Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2012/927 Esas 2012/694 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2012/927
Karar No: 2012/694
Karar Tarihi: 01.02.2012

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2012/927 Esas 2012/694 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Davalılar, taşınmazın satışının gerçek olduğunu savunarak davanın reddini istemişlerdir. Mahkeme, 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davayı reddetmiştir. Ancak, muris muvazaası iddiasına dayalı davaların hak düşürücü süreye tabi olmadığı ve her zaman açılabileceği belirtilerek karar bozulmuştur. Kadastro tespitinin yapıldığı tarihten önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz edilmesinin mümkün olduğu ancak tespitten sonra doğan haklara ilişkin açılan davalarda hak düşürücü sürenin uygulanamayacağı açıklanmıştır. Kararda, 3402 sayılı yasanın 12/3 maddesi ve 1086 sayılı HUMK'nın 428. maddesi detaylı bir şekilde tartışılmıştır.
1. Hukuk Dairesi         2012/927 E.  ,  2012/694 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : URLA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 22/03/2011
    NUMARASI : 2009/227-2011/102

    Taraflar arasında birleştirilerek görülen davada;
    Davacılar, kök mirasbırakanları S.. adına 30.3.1946 tarih, 83 no"lu tapu ile kayıtlı olan taşınmazın S.."in ölümü ile M.., H.., A.. ve davalıların murisi A.."e kaldığını, kendi anneleri H. ile birlikte anneanneleri M.. ve diğer paydaş A.."in de dava konusu taşınmazla birlikte 2 parça taşınmazı aynı gün davalıların murisi A.."e satış göstererek temlik ettiklerini, işlemin bedelsiz olup kendilerinden mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olduğunu, taşınmazın kadastro çalışması ile 145 parsel olarak A. adına tespit gördüğünü ileri sürüp, davalılar adına kayıtlı olan taşınmazdaki H.. ile M.."den kendilerine intikal edecek pay oranında iptali ile adlarına tescilini istemişlerdir.
    Davalılar, davacı tarafın açtığı davada hak düşürücü sürenin geçtiğini, taşınmazın satıldığı tarih 60 seneden önce olup o tarihte hayatta olmayan davacılardan murisin mal kaçırma amacı olamayacağını, satış işleminin gerçek olduğunu bildirip, davanın reddini savunmuşlardır.
    Mahkemece, davacıların açtığı iptal-tescil davasının sebebinin tapulama öncesi sebebe dayandığı, buna göre 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Karar, davacılar vekili tarafından süresinde duruşmalı temyiz edilmiş olmakla; 22.01.2011 Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava ve birleşen dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
    Mahkemece, hak düşürücü sürenin geçirildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Dosya içeriği ve toplanan delillere göre; davacıların mirasbırakanı anneleri H.. ile anneanneleri M..’nin tapu ile sahibi oldukları hak ve hisselerinin tamamını 3.11.1955 tarihinde davalıların mirasbırakanı olan A..’e dava dışı iki parça taşınmazla birlikte satış suretiyle temlik ettikleri, tapu kaydının kadastro çalışmaları sırasında 145 parsel sayılı taşınmaza revizyon görerek A.. adına 24.7.1971 tarihinde tespit ve tescil edildiği, davacıların anneanneleri M..’nin 23.8.1971 tarihinde, anneleri H..’nin ise 5.7.1996 tarihinde öldükleri kayden sabittir.
    Hemen belirtilmelidir ki, muris muvazaası iddiasına dayalı davaların, terekeye karşı yapılan haksız fiil niteliğini taşıdığından herhangi bir zamanaşımı veya hak düşürücü süreye tabi olmaksızın her zaman açılabileceği, dava hakkının murisin ölümüyle ortaya çıkacağı kuşkusuzdur. Başka bir anlatımla muvazaalı işlem hiçbir hüküm doğurmaz ve muvazaa nedeninin ortadan kalkması ya da bir zamanın geçmesi ile görünürdeki batıl işlem geçerli hale gelmez. 01.04.1974 gün 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında da vurgulandığı gibi davacı miras bırakanın ardılı olarak değil, miras hakkının çiğnenmesinden ötürü zarara uğrayan kişi olarak ve kendi miras hakkına dayanarak dava açmaktadır. Kadastro Yasasının 12/3 maddesi hükmünde öngörülen hak düşürücü sürenin uygulanmasında murisin ölüm tarihi büyük önem taşır. Anılan yasal düzenlemeye göre, kadastro tespit tutanağında belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl geçtikten sonra kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanılarak itiraz edilemez ve dava açılamaz. Başka bir ifadeyle anılan sürenin ancak hakkın kadastro tespit tutanağının tanzim tarihinden önce doğması halinde uygulama imkanına kavuşur. Tutanağın tanziminden sonra doğan haklara ilişkin açılan davalarda uygulama yeri yoktur. Mirasbırakanın ölümü ile tereke intikal eder ve terekenin açılmasıyla mirasçılar tereke üzerinde hak sahibi olurlar.
    Somut olayda, kadastro tespitinin 24.7.1971 tarihinde yapıldığı, her iki mirasbırakanın da tespitten sonra 23.8.1971 ve 5.7.1996 tarihlerinde öldükleri anlaşılmaktadır. Buna göre, 3402 sayılı yasanın 12/3 maddesinde öngörülen hak düşürücü sürenin olayda uygulanamayacağı tartışmasızdır.
    Hal böyle olunca, miras bırakanların ölüm tarihleri gözetildiğinde, işin esasına girilerek inceleme ve araştırmanın yapılması hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve yasal olmayan gerekçelerle yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
    Davacıların temyiz itirazları açıklanan nedenle yerindedir. Kabulüyle hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 01.02.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

     

    Hemen Ara