Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/11332 Esas 2012/646 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/11332
Karar No: 2012/646
Karar Tarihi: 31.1.2012

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/11332 Esas 2012/646 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2011/11332 E.  ,  2012/646 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : MERSİN 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 14/04/2011
    NUMARASI : 2009/298-2011/182

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacılar velisi S.. T.., miras bırakan M.."dan boşandığını ve davalı F.. S.."in murisin 2. eşi olduğunu, murisin .. parsel sayılı taşınmazını 2. eşi davalıya devretmek amacıyla önce davalılardan C.."e, bu şahsın da davalı K. K."a satış suretiyle temlik ettiğini, yapılan işlemlerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu, taşınmazı davalı F.. S."in kullandığını, diğer davalıların F.. S.."in yakın arkadaşları olduklarını, eğer aksi görüş kabul edilecek olursa taşınmazın satım tarihlerindeki değeri ile gerçek değeri arasında fahiş fark olup, ihtiyacı olan aciz halindeki kişinin fahiş oransızlıkla mal satımında gabinin unsurlarının bulunduğunu ve gabin sebebiyle tapunun iptali gerekceğini ileri sürerek, öncelikle muvazaa hukuksal nedenine dayalı olarak tapu kaydının iptali ile mirasçılar adına tesciline; aksi takdirde gabin hukuksal nedenine dayalı olarak tapu iptal ve davacılar adına tescile karar verilmesi isteminde bulunmuştur.
    Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
    Mahkemece, muvazaa iddiasının ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Karar, davacılar vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 31.1.2012 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı asil S.. T.. A.. vekili Avukat H.. T.. Ü.. ile temyiz edilen davalı K.. K. Ü.. vekili Avukat F..N.. geldiler, davetiye tebliğine rağmen diğer temyiz edilen davalılar vekilleri Avukatlar gelmediler, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
    Dava, tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
    Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
    Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; çekişme konusu 677 parsel sayılı taşınmazın miras bırakan M.. G.. tarafından 19.07.2007 tarihli akitle davalı C.."e, onunda 18.03.2008 tarihinde davalı K.. K.."a satış yoluyla devrettiği anlaşılmaktadır. Davacılar, mirasbırakanın çekişmeli taşınmazın davalı ikinci eşe temliki amacıyla hareket edildiğini,işlemin muvazaalı olduğunu, diğer davalılar C.. ve K.."in de kazanımlarını da iyiniyetli olmadığını; muvazaa iddiasının kanıtlanmaması durumunda ise olayda gabinin unsurlarının gerçekleştiğini ileri sürerek iptal ve tescil isteğinde bulunmuşlardır.
    Mahkemece muris muvazaası iddiasının kanıtlanamadığı ve davalı K.. K.."ın iyi niyetli olduğu kabul edilmek suretiyle neticeye gidildiği görülmekte ise de, yapılan araştırma ve incelemenin hüküm kurmaya elverişli olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur.
    Bilindiği üzere; hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alış verişte bulunmaları satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları,dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle,alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir.Bu amaçla Medeni Kanunun 2.maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda 988 ve 989, tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023.maddesinin özel hükümleri getirilmiştir.Öte yandan bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır.İşte bu nedenle Devlet,nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş,bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış,iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş,değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarakta tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur.Belirtilen ilke M.K.nun 1023.maddesinde aynen "tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan 3 ncü kişinin bu kazanımı korunur” şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024.maddenin 1.fıkrasına göre “Bir ayni hak yolsuz olarak tesçil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken 3 ncü kişi bu tesçile dayanamaz” biçiminde öngörülmüştür.
    Ne varki; tapulu taşınmazların intikallerinde,huzur ve güveni koruma,toplum düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin,iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır.Gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi,hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır.
    Bu nedenle yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı,kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta,şeklen iyi niyetli gözükeni değil,gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması,bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir. Nitekim bu görüşten hareketle "kötü niyet iddiasının def"i değil itiraz olduğu,iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğin den (resen) nazara alınacağı ilkeleri 8.ll.l99l tarih l990/4 esas l99l/3 sayılı İnançları Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşlerde aynı doğrultuda gelişmiştir.
    Somut olaya gelince; davalı K.. K.., taşınmazı resmi akitte 28.500 TL değer gösterilmesine rağmen 320.000 TL"na satın aldığını belirtmiş ve ödemeye ilişkin dosyaya tarihsiz bir belge ibraz etmiştir. Anılan belgede ödemelerin bir kısmının çeklerle yapıldığı ve bir bölümünün de nakit olarak ödendiği bu arada 70.000 TL"nın da davalı F.."ya verildiği yazılıdır. Nevarki Mahkemece bu hususlar üzerinde durulmamış, özellikle bedele mahsuben çekle yapıldığı bildirilen ödemeler konusundaki çeklerin hangi tarihi taşıdığı, bankadan hangi tarihte ve kim tarafından tahsil edildiği belirlenmediği gibi, davalının taşınmazı satın aldığı kişi kayıt maliki C.. olduğu halde, hangi sebeple F.."ya ödeme yapıldığı da açıklanmamıştır. Diğer taraftan son kayıt maliki K.. K.."ın taşınmaz üzerinde ihyaya yönelik zirai faaliyette bulunduğuna dair yaptığı masraflarla ilgili faturalar dosyaya ibraz edilmişse de, anılan faturaların bu taşınmaza ilişkin yapılan masraflarla ilgili olup olmadığı da açıklığa kavuşturulmuş değildir. Keza davalının paranın çekildiğini bildirdiği banka hesapları da araştırılmamıştır.
    Hal böyle olunca; yukarıdaki ilkeler gözetilmek suretiyle araştırma ve inceleme yapılarak davalıların TMK"nun 1023. maddesinin koruyuculuğunda bulunmadıklarının saptanması durumunda öncelikle muris muvazaası, kanıtlanamaması halinde ise gabin iddiası açısından değerlendirme yapılması hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere noksan soruşturma ili neticeye gidilmiş olması doğru değildir. Davacıların bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21.12.2011 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 900.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 31.1.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

     

    Hemen Ara