Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, kayden paydaşı olduğu .. parsel sayılı taşınmazda payına özgülenen ev ve müştemilata davalının haksız biçimde müdahale ettiğini ileri sürerek, elatmanın önlenmesini ve ecrimisile karar verilmesini istemiştir.
Davalı, çekişme konusu taşınmazda kendisinin de payının bulunduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Davanı reddine dair verilen karar Dairece; “... paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulması varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiğinin saptanması, harici veya fiili taksim yoksa, uyuşmazlığın Medeni Kanunun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmesi gerektiği, ancak somut olayda belirtilen hususları kapsar biçimde bir araştırma ve uygulama gerçekleştirilmediği, hal böyle olunca, mahallinde yeniden yapılacak keşifte yerel bilirkişilerin ve taraf tanıklarının bilgilerine başvurularak taşınmazda tüm paydaşları bağlayan taksim ya da tüm paydaşları kapsayacak şekilde fiili kullanım durumunun bulunup bulunmadığının, böyle bir durum (taksim -fiili kullanım) yoksa davacı yönünden intifadan men olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediğinin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde ortaya çıkarılması ve değinilen ilkeler çerçevesinde tespit edilecek olgular değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik soruşturma ile yetinilmesinin doğru olmadığı ” gerekçesi ile bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğine ilişkindir.
Davanın reddine dair verilen karar, Dairece; Çekişme konusu taşınmazda tüm paydaşları bağlayan taksim ya da tüm paydaşları kapsayacak şekilde fiili kullanım durumunun bulunup bulunmadığının, böyle bir durum yoksa davacı yönünden intifadan men olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediğinin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde ortaya çıkarılması ve sonucuna göre bir karara verilmesi gerektiği hususlarına değinilerek bozulmuş, mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda; davalının payından fazlaya tekabül edecek şekilde taşınmaza tecavüzde bulunduğu, intifadan men olgusunun gerçekleştiği gerekçesi ile davacının payına vaki elatmanın önlenmesine, ecrimisil isteğinin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Ne varki; dava konusu parselde, taraflar dışında dava dışı paydaşların da bulunduğu, mahalli bilirkişi, tanık anlatımları ve teknik bilirkişinin düzenlediği kroki kapsamına göre, çekişme konusu yerde tüm paydaşları bağlayan taksim ve fiili kullanım durumunun oluşmadığı, taşınmazda davalının bilirkişi krokisinde (a) ve (b) harfleri ile gösterilen kısımları kullanmasına karşılık, davacının da kullanabileceği yerlerin bulunduğu anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca; davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru olmadığı gibi, kabule göre de; dava tarihinden sonraki sürecide kapsar biçimde ecrimisilin hüküm altına alınması da isabetsizdir.
Davalı vekilinin, belirtilen sebeplerle temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün 12.01.2011 tarihinde kabul edilen ve 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 26.01.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.