Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, halen derdest bulunan Erdemli 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 1999/663 Esas sayılı dava dosyasında çekişme konusu edilen taşınmazlar yönünden kadastral parselin ihyası için dava açmak üzere kendisine yetki verildiğini, davalı Belediye tarafından 15.04.2003 ve 13 sayılı encümen kararına dayalı olarak yapılan imar uygulamasının idari yargı yerinde iptal edildiğini ileri sürerek, 254 ve 257 parsel sayılı taşınmazların imar uygulaması öncesi kadastral duruma dönüştürülmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalılar davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, imar uygulamasına ilişkin işlemin idari yargı yerinde iptal edildiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalı belediye vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, Tetkik Hakimi raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, imar öncesi kadastral parselin ihyası isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bilindiği üzere; tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten, son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin, 1086 sayılı HUMY"nın 388, 6100 sayılı HMK"nın 298. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu 1086 sayılı HUMY"nın 389., yine 6100 sayılı HMK."nın 297/2. maddesinde öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır.
Ne varki, uygulamada 1086 sayılı HUMY"nın 381.maddesinin son fıkrasının 6100 sayılı HMK."nın 294.maddesinin getirdiği ayrıcalığa dayanılarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağı geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır.
İşte bu gibi hallerde, tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkca gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın l4l. maddesi ile HUMK.nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz.
Değinilen ilke ve yasa hükümleri gözardı edilerek, mahkemece kısa kararda 254, 255,257 parseller hakkında, gerekçeli kararda 254 ve 257 parseller hakkında karar oluşturulmak suretiyle çelişkili olarak gerekçeli karar yazılması doğru değildir. Hal böyle olunca, hükmün l0.4.l992 gün, l992/7 Esas, l992/4 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı çerçevesinde bir karar verilmek üzere (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 26.01.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.