Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/10316 Esas 2012/525 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/10316
Karar No: 2012/525
Karar Tarihi: 26.01.2012

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/10316 Esas 2012/525 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2011/10316 E.  ,  2012/525 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ: DEMRE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 25/10/2010
    NUMARASI : 2008/136-2010/142

    Taraflar arasında birleştirilerek görülen davada;
    Davacı-birleşen dava davalısı, maliki olduğu 1114, 1116 ve 137 parsel sayılı taşınmazlara, koşmu 138 parsel malikleri tarafından müdahale edildiğini ileri sürerek, elatmanın önlenmesine, yıkıma ve ecrimisile karar verilmesini istemiş, yargılama sırasında temliken tescil talebinde bulunmuştur.
    Davalı-birleşen dava davacıları; asıl davanın reddine, birleşen dava ile maliki oldukları 138 parsel sayılı taşınmaza davacı-davalının müdahale ettiğini ileri sürerek, elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecimisile karar verilmesini istemişlerdir.
    Mahkemece, çekişme konusu taşınmazlara müdahalenin keşfen saptandığı gerekçesiyle asıl davanın kabulüne, birleşen davanın kısmen kabulüne ve E1 ile gösterilen kısmın davacı-birleşen dava davalısının parseline eklenmek suretiyle temliken tesciline karar verilmiştir.
    Karar, davalı-davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
    Asıl dava, 114,116, ve ..parsel sayılı taşınmazlara elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil, birleşen dava asıl davanın davalıları tarafından maliki oldukları ..parsel sayılı taşınmaza davacı-davalının elatmasının önlenmesi, yıkım ve ecrimisil isteklerine ilişkin olup, yargılama sırasında asıl davanın davacısı tarafından 6.81 m²"lik kısım için temliken tescil talebinde bulunulmuştur.
    Mahkemece, asıl ve birleşen dava yönünden 12.05.2009 tarihli rapor ve krokide gösterilen kısımlar yönünden, tarafların karşılıklı müdahalesinin men’ine, yıkıma ve ecrimisil isteklerinin kabulüne, ayrıca davacı-davalının temliken tescil isteğinin kabulü ile krokide E1 ile gösterilen kısmın ... parsele eklenmek suretiyle davacı-davalı A.. U. adına tesciline karar verilmiş, karar davalı-davacılar tarafından temyiz edilmiştir.
    Davalı-davacıların, kayden davacı-davalı A. U.’ya ait 1114,1116 ve ... parsel sayılı taşınmazlara haklı ve geçerli neden olmaksızın müdahale ettiği saptanmak suretiyle elatmanın önlenmesine, yıkıma ve ecrimisile karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davalı-davacıların bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir.
    Ne varki, mahkemece, krokide E1 ile gösterilen kısmın temlikin tesciline de karar verilmiş ise de, mahkemece bu kısım yönünden yapılan araştırma ve incelemenin hükme yeterli olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur.
    Bilindiği üzere, başkasının taşınmazına, temelli ve kalıcı nitelikte yapı yapılması durumunda, Medeni Kanunun 684. ve 718.maddelerinin hükümleri gereğince yapı üzerinde veya altında bulunduğu taşınmazın tamamlayıcı parçası(mütemmim cüzü) haline geleceğinden ana taşınmazın mülkiyetine tabi olur.Yasa koyucu bu konumdaki taşınmaz maliki ile yapıyı yapan kişi arasındaki ilişkiyi genel hükümlere bırakmamış Medeni Kanunun 722,723,724maddelerinin özel hükümleri ile düzenlemeyi uygun bulmuştur.
    Bir kimse kendi malzemesi ile başkasının taşınmazına sürekli esaslı ve tamamlayıcı(mütemmim cüz)nitelikte yapı yapmışsa ve (Medeni Kanunun 724 maddesine göre),"yapının değeri açıkça arazinin değerinden fazlaysa iyiniyetli taraf uygun bir bedel karşılığında yapının ve arazinin tamamının veya yeterli bir kısmının mülkiyetinin malzeme sahibine verilmesini istiyebilir."Söz konusu madde hükmünden açıkça anlaşıldığı üzere taşınmazın mülkiyetinin yapı malikine verilebilmesi için öncelikli koşul iyi inançtır. Öngörülen iyi inancın Medeni Kanunun 3.maddesinde hükme bağlanan subjektif iyi inanç olduğunda kuşku yoktur. Bu kural, elattığı taşınmazın başkasının mülkü olduğunu bilmemesini veya beklenen tüm dikkat ve özeni göstermesine karşın bilecek durumda olmamasını; ya da yapıyı yapmakta haklı bir sebebin bulunmasını ifade eder.Böyle bir davada iyi inançlı olduğunu iddia eden kişinin l4.2.l95l tarih l7/l sayılı İçtihatları Birleştirme Kararında belirtildiği gibi bu iddiasını ispat etmesi gerekir. İkinci koşul ise, yapı kıymetinin taşınmazın değerinden açıkça fazla olmasıdır.Bu koşul, dava gününe ve objektif esaslara göre saptanmalı fazlalık ilk bakışta kolayca anlaşılmalıdır.Üçüncü koşul olarak ta yapıyı yapan, taşınmaz malikine uygun bir bedel ödemelidir.Uygun bedel genellikle yapı için lazım olan arsa miktarının dava tarihindeki gerçek değeri olarak kabul edilmekte ise de büyük bir taşınmazın bir kısmının devri gerektiğinde geri kalan kısmın bedelinde meydana gelecek noksanlıklar,varsa taşınmaza bağlı öteki zararlar gözönünde bulundurularak bu bedelin aşılması hak ve nesafet kuralı gereğidir.Hemen belirtmek gerekir ki, temliken tescil isteme hakkı ancak,yapı yapıldığı sıradaki taşınmazın maliki olan kişiye karşı açılacak davada ileri sürülebilecek bir kişisel hak olup,yenilik doğurucu bu dava sonunda,verilen kararın kesinleşmesinden sonra ayni hakka dönüşebilir.
    Öte yandan, Medeni Kanunun 722. maddesi taşınmaz malikine rızası olmaksızın yapılmış ve yıkımı aşırı zarar doğurmayan yapının yıkımını isteme hakkı tanımış, yıkım masrafının yapı malikine ait olacağını hükme bağlamıştır. Ne varki, yasada aşırı zarar kavramı tanımlanmadığından yasa koyucunun bu yöndeki asıl amacının göz önünde tutulmasında yarar vardır. Değinilen maddenin düzenlemesine yol açan asıl neden, meydana getirilen yapının korunmasındaki mevcut olan genel iktisadi yarardır.Diğer bir söyleyişle yapının yıkımı halinde dava tarihine göre objektif ölçüler içerisinde tespit edilecek zararın çok fazla olması aşırı zararın varlığını gösterir.Bununla birlikte gerektiğinde özel ve teknik hususlarda uzman bilirkişilerin bilgisine başvurulmak suretiyle taşınmaz sahibinin o yapıdan yararlanma derecesi arsanın bütünlüğünün bozulup bozulmaması taşınmazın değerinde doğacak noksanlık gibi subjektif olgularda dikkate alınmalıdır.
    Hal böyle olunca, davacı-davalı A.. U..’nun yapılanmasının yukarıda ilkeler gözetilerek iyiniyetli olup olmadığının saptanması, öte yandan temliken tescil talebine konu edilen kısmın ifrazının kabil olup olmadığının Belediye Encümen kararına dayalı olarak belirlenmesi ve hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik soruşturma ile yetinilmesi doğru olmadığı gibi, kabule göre de davacı-davalının temliken tescil isteğinin kabul edildiği belirtilmesine karşın, çekişmeli kısmın davalı-davacılara adına kayıtlı 138 parsele eklenmek suretiyle tesciline şeklinde karar verilmiş olması da isabetsizdir.
    Davalı-davacıların temyiz itirazının kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü(6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 26.01.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

     

    Hemen Ara