Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/12536 Esas 2012/512 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/12536
Karar No: 2012/512

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/12536 Esas 2012/512 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Davalı, taşınmazda muris kayınpederinden ötürü kendisinin de paydaş olduğunu belirtip davanın reddini savunmuş; karşı davası ile de, uğradığı elem ve üzüntü nedeniyle manevi tazminat isteğinde bulunmuştur. Mahkemece, asıl dava bakımından taşınmazın fiili paylaşıma göre kullanıldığı gerekçesiyle; karşı dava bakımından da manevi tazminat koşulları oluşmadığı gerekçesiyle her iki davanın da reddine karar verilmiştir. Ancak, paydaşların harici bir taksim sözleşmesi veya özel bir parselasyon planı olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalıdır. Ayrıca, çekişmeli taşınmazın paydaşlarıyla ilgili veraset ilamları veya nüfus kayıtlarının getirtilerek durumun açıklığı kavuşturulmalıdır. Kararda, müşterek mülkiyet hükümleriyle ilgili M.K.'nun hükümlerinin çekişmez bir şekilde uygulanacağı belirtilir. Kanun maddeleri 1086 sayılı HUMK'nın 428. maddesi, müşterek mülkiyet hükümleri ise M.K.'nın hükümleri olarak belirtilir.
1. Hukuk Dairesi         2011/12536 E.  ,  2012/512 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ: MERSİN 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 07/06/2011
    NUMARASI : 2010/520-2011/262

    Taraflar arasında görülen davada;     
    Davacı, paydaşı bulunduğu 27 sayılı parseldeki evinin üst katını ölen kardeşinin hanımı olan davalının işgal ettiğini ileri sürerek, elatmanın önlenmesine ve ecrimisile karar verilmesini istemiştir.
    Davalı, taşınmazda muris kayınpederinden ötürü kendisinin de paydaş olduğunu belirtip davanın reddini savunmuş; karşı davası ile de, uğradığı elem ve üzüntü nedeniyle manevi tazminat isteğinde bulunmuştur.
    Mahkemece, asıl dava bakımından taşınmazın fiili paylaşıma göre kullanıldığı gerekçesiyle; karşı dava bakımından da manevi tazminat koşulları oluşmadığı gerekçesiyle her iki davanın da reddine karar verilmiştir.
    Karar, taraflarca süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi  raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.  
    Dava, paylı mülkiyete konu taşınmazda el atmanın önlenmesi ve ecrimisil; karşı dava ise, manevi tazminat isteklerine ilişkindir.
    Dosya içeriği ve toplanan delillerden, çekişmeli 1591 ada 27 sayılı parselde davacının ve davacının babası A.. ile babasının iki kardeşinin paydaş bulundukları; davalının ise, davacının kardeşi Mehmet"in karısı olduğu ve taşınmazdaki iki katlı binanın üst katını çocukları ile birlikte yaklaşık 15 yıldır kullandığı; bunun yanında, davacının babası A. ile kardeşi M.."in ölmüş olduklarının söylendiği, ancak bu hususun kayden denetlenemediği  anlaşılmaktadır.
    Davacı, kardeşinin vefat etmesi üzerine açıkta kalmaması amacıyla taşınmazdaki kendi payı üzerine yaptırdığı konutu kullanması için davalıya izin verdiğini, davalının bu kullanım karşılığında kira bedelini ileride ödeyeceğini beyan ettiğini, ancak kira bedelini ödemediği gibi taşınmazı da terketmediğini ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.
    Davalı, davanın reddini savunmuş; karşı davasında ise, taşınmazdan tahliyesini temin amacıyla davacının aleyhinde giriştiği dava ve icra takipleri nedeniyle duyduğu elem ve üzüntü  dolayısıyla manevi tazminat isteğinde bulunmuştur.   
    Mahkemece, taşınmazdaki fiili paylaşıma göre davalının kullandığı bölümün kendisine isabet ettiği gerekçesiyle asıl davanın; manevi tazminat koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle de karşı davanın redlerine karar verilmiştir.
    Gerçekten de, aralarında çekişmeli taşınmazla ilgili olarak halen süren uyuşmazlıktan ötürü davacının hak arama yollarına başvurmuş olmasının manevi tazminatı gerektirmeyeceği benimsenerek karşı davanın reddedilmesinde bir isabetsizlik yotur. Davalı-karşı davacının temyiz itirazları yerinde değildir, reddine.                 
    Ne var ki, asıl dava bakımından yapılan soruşturmanın hükme yeterli bulunduğu söylenemez.
    Bilindiği üzere, paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki el atmanın önlenilmesini her zaman istiyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine el atmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa, açacağı el atmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur.
    Bunu yanında, paydaşlar arasındaki el atmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planı olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanmalı, harici veya fiili taksim yoksa, uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi M.K."nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.
    Öte yandan, çekişmeli taşınmazın paydaşlarından olan ve ölü olduğu belirtilen kayınpederi Abdülkerim ile yine öldüğü söylenen kocası Mehmet vasıtasıyla davalının kendisinin ya da, kocası vasıtasıyla çocuklarının taşınmazda miras yoluyla paydaş konumunda bulunup bulunmadıkları; ayrıca, davalının bizzat paydaş konumunda olmasa da çocuklarından ötürü taşınmazı teban kullanıp kullanmadığı hususlarının da uyuşmazlığın çözümüne etki edeceği kuşkusuzdur.
    Hal böyle olunca; öncelikle, davalının kayınpederi Abdülkerim"in ve kocası Mehmet"in veraset ilamları veya verasete esas teşkil edecek içerikteki nüfus kayıtları getirtilerek davalının taşınmazda paydaş konumunda olup olmadığınının ya da teban kullanan konumunda bulunup bulunmadığının açıklığa kavuşturulması; ondan sonra, yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde taşınmazda tüm paydaşları kapsayan bir taksim olgusunun oluşup oluşmadığının araştırılması ve sonucuna göre değerlendirme yapılarak bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve uygulama ile yetinilip yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.
    Davacının temyiz itiraazı açıklanan nedenlerden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 25.01.2012  tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

    Hemen Ara