Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/12093 Esas 2012/485 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/12093
Karar No: 2012/485

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/12093 Esas 2012/485 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Davacı, eşi M.. A.. tarafından mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak satılan taşınmazın tapusunun iptal edilmesini ve miras payı oranında tescilini istemiştir. Davalı ise savunma yapmamıştır. Mahkeme davayı kısmen kabul, kısmen reddetmiştir. Karar, davalı tarafından temyiz edilmiştir. Yargıtay ise, kısa kararda diğer mirasçıların payları yönünden bir hüküm olmadığı ve gerekçeli kararda davanın reddine karar verilmesinin çelişkili olduğunu belirterek kararı bozmuştur. Davacının payı dışındaki payların dava konusu olmadığı göz önünde bulundurulduğunda, davacının yargılama gideri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulamayacağına karar verilmiştir. Kanun maddeleri: 1086 sayılı HUMK'nun 388., 389., 381.maddelerinin son fıkrası, 6100 sayılı HMK'nun 298., 294.maddelerinin 4.fıkrası, 428. maddesi.
1. Hukuk Dairesi         2011/12093 E.  ,  2012/485 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ: BOĞAZLIYAN 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 16/12/2010
    NUMARASI : 2007/108-2010/497

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacı, miras bırakan eşi M.. A.."nın diğer  mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak .. ada . parsel sayılı taşınmazını ilk eşinden olma oğlu T.. A."ya satış göstererek devrettiğini, onun da taşınmazı bacanağı olan davalıya temlik ettiğini, satış işlemlerinin gerçek olmadığını ileri sürüp, tapunun iptali ile muris adına tescilini istemiş yargılama sırasında miras payı oranında iptal-tescil istediğini bildirmiştir.
    Davalı vekil ile temsil edilmiş, davalı vekili davanın esası hakkında beyanda bulunmamıştır.
    Mahkemece, işlemlerin danışıklı olduğunun anlaşıldığı, davacının talebini daraltmasının feragat olarak kabul edilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabul, kısmen reddine karar  verilmiştir.
    Karar, davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi    raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
    Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve muris adına tescil isteğine ilişkin olup yargılama sırasında davacı talebinini miras payı oranında iptal- tescil isteğine dönüştürmüştür. Mahkemece, davacının  miras payı oranında davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Bilindiği üzere; tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten, son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun (HUMK)  388., 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 298. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu 1086 sayılı HUMK"nun 389., yine 6100 sayılı HMK."nun 298. maddesinde öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır. Ne varki, uygulamada 1086 sayılı HUMK"nun 381.maddesinin son fıkrası ve 6100 sayılı HMK."nun 294.maddesinin 4.fıkrasının verdiği imkandan yararlanılarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağı geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılabilmektedir. İşte bu gibi hallerde, daha sonra yazılan gerekçeli kararın, tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkca gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin, artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın l4l. maddesi ile HUMK."nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Somut olayda; kısa kararda diğer mirasçıların payları yönünden olumlu olumsuz bir hüküm kurulmayıp, gerekçeli kararda kabul edilen 5/20 pay dışında kalan 15/20 pay yönünden davanın reddine karar verilmek suretiyle, değinilen ilke ve yasa hükümleri gözardı edilerek, kısa karara çelişkili olarak gerekçeli karar yazılması doğru değildir.
    Kabule göre de; davacı her nekadar tereke adına tescil istemiş ise de yargılama sırasında isteğini daraltarak payı oranında iptal-tescile karar verilmesini talep etmiştir. Muris muvazaasına dayalı iptal- tescil istekli davalarda her bir mirasçının kendi payı oranında istekte bulunabileceği tartışmasızdır. Bu durumda davacının payı dışındaki payların dava konusu olmadığı gözetildiğinde yargılama gideri ve vekalet ücretinden davacının sorumlu tutulma olanağı da yoktur.
    Hal böyle olunca, bu konudaki 10.4.1992 gün, l992/7 Esas, l992/4 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı da gözetilerek bir karar verilmek üzere hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,  25.01.2012  tarihinde oybirliğiyle karar  verildi.


     

    Hemen Ara