Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, miras bırakanın maliki olduğu .., .. ve .. parsel sayılı taşınmazlarını mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak davalı gelinine temlik ettiğini ileri sürerek miras payı oranında tapu iptal ve tescile karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı, iddiaların yerinde olmadığını belirtip davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, muvazaa iddiasının kanıtlanamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, taraf vekillerince süresinde temyiz edilmiş olmakla Tetkik Hakimi raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; miras bırakanın maliki olduğu 274 ve 327 parsel sayılı taşınmazlarını 9.8.2005 tarihinde ölünceye kadar bakma koşulu ile; 1205 parsel sayılı taşınmazını ise yine aynı tarihte farklı akitle satış suretiyle davalıya temlik ettiği, murisin 20.6.2006 tarihinde ölümü ile geriye mirasçı olarak çocukları davacıların kaldığı, davalının ise davacılardan C.. birlikte yaşadıkları anlaşılmaktadır.
Davacılar, miras bırakanın davalıya yapmış olduğu temliklerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı bedelsiz ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır.
Davacılardan N.. haricinde diğerlerinin uzun yıllardır yurt dışında yaşadıkları, 1928 yılında doğan muris ile mirasçıların ilgilenmedikleri, aralarının iyi olmadığı, yaklaşık 20 yıl süreyle murise davalının baktığı ve onun evinde öldüğü, davacıların cenazeye dahi katılmadıkları mahkemece değerlendirilmek suretiyle ölünceye kadar bakma koşulu ile devredilen 274 ve 327 parseller yönünden davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davacıların anılan parsellere yönelik temyiz itirazları yerinde değildir, reddine.
Davacıların 1205 parsel yönünden temyiz itirazlarına gelince;
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; miras bırakanın, kerpiç ev ve samanlık vasıflı çekişme konusu 1205 parsel sayılı taşınmazını davalıya satış suretiyle temlik ettiği, değerler arasında aşırı fark bulunduğu, davalının ev hanımı olup alım gücünün bulunmadığı, davacıların ise muris ile aralarının iyi olmadığı anlaşılmaktadır.
Belirlenen bu olgular, yukarıda açıklanan ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde miras bırakanın çekişmeli taşınmazı davalıya temlikinin bedelsiz mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu kabul edilmelidir.
Hal böyle olunca; dava konusu 1205 parsel sayılı taşınmaz yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davacıların buna ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 25.01.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.