Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, ortak miras bırakanları M.. K.."ın kendisinden mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı biçimde 240 parsel sayılı taşınmazdaki 1, 2, 4 ve 5 nolu bağımsız bölümleri ayrı ayrı olmak üzere oğulları A.. O., A., H. ve H."a temlik ettiğini ileri sürerek, miras payı oranında tapu iptali ve tescili isteminde bulunmuştur.
Davalılar, binanın inşaatını kendilerinin tamamladıklarını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Davanın Kabulüne ilişkin olarak verilen karar, Dairece; “... yargılama sırasında M..nin reşit olduğu ve velayet görevinin son bulduğu gözetilerek kendisine tebligat yapılmak suretiyle davada yer almasının temin edilmesi gerekirken, usuli dairesinde taraf teşkili sağlanmaksızın hüküm kurulması doğru olmadığı gibi, M.. ve Z.."e velayeten davayı takip eden S.."in de kayıt maliki H.."in eşi olması sebebiyle, onun mirasçısı olduğu dosya kapsamı ile sabit olup, aleyhinde açılan bir dava bulunmadığı halde onun hukukunuda etkileyecek şekilde karar verilmiş olması da isabetli değildir.Hal böyle olunca; öncelikle yargılama sırasında reşit olan M.."ye usulüne uygun şekilde tebligat yapılmak suretiyle taraf teşiklinin sağlanması, öte yandan; kayıt maliki Hüseyin"in terekesinin elbirliği mülkiyetine tabi olduğu gözetilerek, mirasçısı S.."e de husumet tevcih edilmek suretiyle davada yer alması bakımından davacı tarafa olanak tanınması, ondan sonra işin esası bakımından bir karar verilmesi gerekirken, belirtilen usuli işlemler gerçekleştirilmeden yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir” gereçesiyle bozulmuş olup, mahkemece bozmaya uyularak davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalılar vekilleri tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 24.01.2012 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalılar A.. O.. K.. vd. vekili Avukat B.. G.. geldi, davetiye tebliğine rağmen diğer temyiz eden davalılar vekili Avukat ile temyiz edilen vekili Avukat gelmediler, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali tescil isteğine ilişkindir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; hükmüne uyulan bozma ilamı gereği yerine getirilerek taraf teşkili tamamlandıktan sonra yapılan soruşturma sonucu miras bırakanın malik olduğu 807 ada 240 parsel sayılı taşınmazdaki 1, 2, 4 ve 5 nolu bağımsız bölümlerin kuru mülkiyetlerinin oğulları A.., H.., H.. ve A. O.."a satış yoluyla temlikinin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; Aydın 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 07.12.2010 tarih 2010/289 E. 2010/374 K. Sayılı dava dosyasında miras bırakan M.. K.."ın mirasçılarından eşi M.."nin aynı taşınmazlar için muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak tapu iptal ve tescil davası açtığı ve davanın kabulüne ilişkin olarak verilen kararın Dairece bozulması sonucunda bozma kararına uyularak davanın reddine karar verildiği görülmektedir.
Hal böyle olunca, eldeki davanın anılan dava dosyası ile birlikte değerlendirilerek bir neticeye gidilmesi ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi için karar bozulmalıdır.
Davalıların bu yönlere ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21.12.2011 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 900.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 24.01.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.