Esas No: 2011/12127
Karar No: 2012/430
Karar Tarihi: 23.01.2012
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/12127 Esas 2012/430 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Davacı, mülkiyeti kendisine ait olan taşınmazlardaki haksız müdahalenin engellenmesi ve ecrimisil alınması için dava açmıştır. Davalı ise paydaş olduğunu belirterek davanın reddedilmesi talep etmiştir. Mahkeme, bazı parseller için davanın reddine karar vermiştir. Davacı, temyiz başvurusunda bulunmuştur ve Yargıtay, davanın reddedilmesinin doğru olmadığına karar vermiştir. Temyiz kararı ile birlikte davacının taleplerinin karşılanması gerektiği belirtilmiştir.
Kanun maddeleri: 1086 sayılı HUMK'nın 428. maddesi ve M.K'nun 2. ve 706. maddeleri, B.K'nun 213. maddesi ve T.K'nun 26. maddesi.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ: BALA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/09/2010
NUMARASI : 2009/189-2010/268
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, Y..Y.. Ş.. Köyünde muris A.. K.."a ait taşınmazlara yapılan haksız müdahalenin menini ve 1.000.-TL ecrimisilin tahsilini talep etmiştir.
Davalı, taşınmazlarda paydaş olduğunu davacının payına karşılık ödeme yaptığını belirtip, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, 111-1505-1571, 318 parsellere ilişkin vazgeçme nedeniyle davanın reddine; 317, 382, 410, 436, 1623 parsellere ilişkin davanın ise esastan reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişmeli taşınmazların taraflar ile dava dışı kişiler arasında paylı mülkiyet üzere kayıtlı olduğu, davacının taşınmazların tamamının davalı tarafından tasarruf edildiği iddiasıyla ve yararlanmadan engellendiğini ileri sürerek, eldeki davayı açtığı, mahkemece yapılan uygulama sonucu davalının 318 parselin bir bölümünü diğer parsellerin ise tamamını kullandığının saptandığı görülmektedir.
Bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamıyan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman istiyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere M.K.nun 706, B.K.nun 2l3, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne varki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " ahde vefa" kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyiniyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pekçok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.
O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.
Belirlenen olgular yukarıda özetlenen ilkeler birlikte değerlendirildiğinde dava konusu taşınmazlar bakımından fiili taksim ya da kullanma biçimi veya özel parselasyonun söz konusu olmadığı, uyuşmazlığın paylı mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmesi gerektiği kuşkusuzdur. Ne varki, 318 parsel açısından elatmanın önlenmesi davasından feragat edilmiştir.
Hal böyle olunca, intifadan men olgusunun gerçekleştiği anlaşılan 382, 410, 436 ve 1623 parsellere davacının payı oranında elatmanın önlenmesi ve ecrimisile 318 parselde de davacının payı oranında ecrimisile hükmedilmesi gerekirken aksine düşüncelerle davanın reddedilmesi doğru değildir.
Davacının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 23.01.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.