Esas No: 2011/11503
Karar No: 2012/362
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/11503 Esas 2012/362 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Davalı, paydaşlardan birinin mirasçılarına teban kullanımı olduğunu savunarak elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine karşı çıkıyor. Mahkeme, çekişmeli taşınmazın paylı mülkiyet olduğunu ve davalının kayıtta ve mülkiyette kaynaklanan bir hakkının olmadığını belirleyerek davacıların lehine karar veriyor. Ancak, paydaşı olan H.'nin mirasçılarına teban kullanımının kabul görmesi halinde dava konusu elatmanın önlenmesi ve ecrimisil davası olarak değerlendirilmesi gerektiği de vurgulanıyor. M.K'nun 706, B.K'nun 213, T.K'nun 26. maddelerine aykırı şekilde tapuda resmi ifrazlar yapılmadan paydaşlar arasında harici veya fiili taksim yapılan taşınmazların kullanım biçimi uzun süreli ve anlaşma yoluyla belirlenmişse bu durumun korunması gerektiği vurgulanıyor. Kanun maddeleri detaylı bir şekilde açıklanmıyor.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ: KORKUTELİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/11/2009
NUMARASI : 2007/362-2009/489
Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, kayden paydaşı oldukları .. parsel sayılı taşınmaza davalının ekim yapmak suretiyle müdahale ettiğini ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerinde bulunmuşlar, ıslah suretiyle ecrimisil talep miktarını arttırmışlardır.
Davalı, çekişmeli taşınmazda baldızları ve çocuklarının da paydaş olduğunu, onların paylarını onların nam ve hesabına ektiğini beyanla, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalının çekişmeli taşınmazın 199410 m2"lik kısmına müdahale ettiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu . parsel sayılı taşınmazın paylı mülkiyet üzere olup, davacıların kayden paydaş bulundukları, davalının kayıttan ve mülkiyetten kaynaklanan bir hakkının olmadığı, ancak paydaşlardan H. mirasçılarının payını onların adına kullandığını savunduğu anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman isteyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere M.K.nun 706, B.K.nun 2l3, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne var ki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan
bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " akde vefa" kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pek çok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.
O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.
Somut olaya gelince; davalı paydaşlardan H..’nin mirasçılarının payını onların nam ve hesabına tasarruf ettiğini savunduğuna göre, gerçekten pay maliki H..’nin mirasçılarına teban bir kullanımı olup olmadığının kuşkuya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılması gerektiği açıktır. Paydaş H..’nin mirasçılarına teban kullanımın kabul edilmesi halinde de davanın, paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi ve ecrimisil davası olarak görülmesi gerekeceği de tartışmasızdır.
Öte yandan, gerek dava dilekçesinde taraflar arasında aynı nitelikli derdest davaların bulunduğunun belirtildiği, gerekse yargılama aşamasında davalı tarafından derdest ecrimisil davasıyla birleştirme talep edilmiş olduğu gözetilerek, anılan dava dosyalarının da getirtilip, incelenmek suretiyle tarafları bağlayan kesinleşmiş bir olgunun bulunup bulunmadığının da değerlendirilmesi gerekirken anılan husus dikkate alınmaksızın neticeye gidilmiş olması isabetsizdir.
Hal böyle olunca, davalının dava konusu 3445 parsel sayılı taşınmazı paydaş olan H..’nin mirasçılarına teban tasarruf edip etmediğinin saptanması ve teban kullanımının kabulü halinde yukarıda değinilen ilkeler uyarınca araştırma yapılması, taraflar arasında görülmüş veya görülen aynı nitelikli dava dosyalarının temin edilerek incelenmesi, toplanan ve toplanacak olan delillerin birlikte değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturmayla yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Kabule göre de; taraf tanıklarının, çekişmeli taşınmazın davalı tarafından kullanımının kısmen olduğunu beyan ettikleri, ancak fen bilirkişinin davalının taşınmazın tamamını tasarruf ettiğine ilişkin rapor sunduğu ve bu rapora itiraz edildiği gözetilerek anılan husus açıklığa kavuşturulmadığı gibi, davacıların paylarına isabet eden miktar itibariyle elatmanın önlenmesine ve yine kendi içinde çelişkili olarak ecrimisile karar verilmesi ve sadece hükmedilen ecrimisil miktarı üzerinden karar harcı alınmasına hükmedilmesinin de isabetli olduğu söylenemez.
Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 19.01.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.