Taraflar arasında görülen davada;
Davacı,kayden maliki olduğu .. parsel sayılı taşınmazı davalıya sattığını, ancak davalının yanıltılarak temlik yapıldığından bahisle taşınmazı iade etmek istediğini,bu konuda ihtarname , bono ve protokol olup, ceza yargılaması sırasında da davalının zararını tazmin ettiğini, buna rağmen davalının taşınmazı iade etmediğini ileri sürerek, tapu iptali ve tescil isteğinde bulunmuştur.
Davalı, dava konusu parsele ilişkin olarak mülkiyet iddiasının bulunmadığını, ancak zararının çok daha fazla olması nedeniyle açmış olduğu davanın teminatı olarak davaların birleştirilmesini istediğini beyan etmiştir.
Mahkemece, davalı vekilinin beyanlarına göre davacının davasını ispat ettiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu .. parsel sayılı taşınmazın davacıya ait iken, 14.09.2001 tarihinde satış suretiyle davalıya temlik edildiği, ancak, davalının taşınmazı temellükünün hile hukuksal nedeniyle geçersiz olduğunu ileri sürmesi üzerine taraflar arasında düzenlenen protokol ile taşınmazın davacıya, satış bedelinin de davalıya iadesinin kararlaştırıldığı ve sözü edilen protokol gereğince davacı tarafından davalı lehine keşide edilen bononun vadesinde ödenmemesi nedeniyle davalının 13.11.2001 tarihinde davacıya yönelik “bono bedelini ödemesi ve protokol gereği satış vekaletinin kendisinden almasını içerir” ihtarname gönderdiği, akabinde icra takibi başlattığı, davacının takibe karşı imza inkarında bulunarak itiraz ettiği ve bu nedenle davacı hakkında açılan kamu davası sonucunda Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 18.05.2010 tarih ve 107-138 sayılı kararıyla, “ resmi evrak sayılan bononun sahte olarak tanzim
edildiği ve resmi evrakta sahtecilik suçunun işlediği, ancak davalının zararının posta havalesiyle ödenerek giderildiği ve davacının pişmanlığı nedeniyle ileride suç işlemekten çekineceği yönünde olumlu kanaate varıldığı” gerekçesiyle, resmi evrakta sahtecilik suçundan cezalandırılmasına ve edinilen olumlu kanaat nedeniyle CMK.nun 231/5. maddesine göre hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği; davacının da taşınmazın satış bedelini davalıya iade ettiğinden bahisle eldeki davayı açtığı ve davalının, taşınmazda mülkiyet iddiasının bulunmadığını, ne var ki zararının daha fazla olması sebebiyle açmış olduğu tazminat davasının teminatı olarak her iki davanın birleştirilerek görülmesini istediği anlaşılmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, mahkemece, yukarıda açıklanan olgular belirlenmek ve benimsenmek suretiyle davanın kabulüne karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur.
Ancak; belirlenen ve yukarıda değinilen olgulara göre, dava açılmasına davalının sebep olduğu söylenemez.
O halde, davalının yargılama giderlerinden ve vekalet ücretinden sorumlu tutulmaması gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davalı vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 19.01.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.