Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/7605 Esas 2012/276 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/7605
Karar No: 2012/276
Karar Tarihi: 18.01.2012

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/7605 Esas 2012/276 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Davacı, davalı ile ortak miras bırakanı H.T.'nin maliki olduğu çekişmeye konu taşınmazları satış suretiyle davalı oğlu M.A.'ya temlik ettiğini ve bu işlemin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek tapu iptal ve tescil, olmadığı takdirde tenkis isteğinde bulunmuştur. Davalı, mal kaçırma amaçlı bir işlem yapmadığını belirterek davanın reddedilmesini istemiştir. Mahkeme davayı reddetmiştir. Ancak Yargıtay, davalının gerçek bedelle taşınmazları almadığını ve miras bırakanın mal kaçırma amacı ile hareket ettiği sonucuna vararak kararı bozmuştur. Kanun maddeleri: Medeni Kanunun 706. maddesi, Borçlar Kanunu'nun 213. maddesi ve Tapu Kanunu'nun 26. maddesi.
1. Hukuk Dairesi         2011/7605 E.  ,  2012/276 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ: MANYAS ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 24/03/2011
    NUMARASI : 2001/45-2011/61

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacı, davalı ile ortak miras bırakanı H.. T.."in maliki olduğu çekişmeye konu 45 sayılı parselin tamamını, 46 ve 408 sayılı parsellerdeki paylarını satış suretiyle davalı oğlu M. A.."ye temlik ettiğini; miras bırakanın yapmış olduğu bu temliki işlemin, mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapu iptal ve tescil, olmadığı takdirde tenkis isteğinde bulunmuştur.
    Davalı, miras bırakanın maddi yönden paraya ihtiyacının bulunduğunu, kendisinin 376 gr. altın bozdurup, karşılığı olarak elde ettiği para ile maaşından yaptığı birikimlerini miras bırakana vermek suretiyle dava konusu taşınmazları satın aldığını, muvazaalı işlem yapılmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, sübut bulmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
    Dava muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil, olmadığı takdirde tenkis isteğine ilişkindir.
    Mahkemece, sübut bulmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; tarafların ortak miras bırakanı H.. T.."in 09.12.2000 tarihinde"öldüğü, eşi M.., davacı oğlu S..; davalı oğlu M.A.. ile dava dışı kızları M.., F.., S.. ve G.."in mirasçı olarak kaldıkları; miras bırakan H.."ın, maliki olduğu çekişmeye konu .. parsel sayılı taşınmazın tamamını, .. parsel sayılı taşınmazdaki 1/12 payı ile 408 parsel sayılı taşınmazdaki 8/14 payını 3.9.1998 tarihinde satış suretiyle davalı oğlu M.A.."ye temlik ettiği anlaşılmaktadır.
    Davacı, miras bırakanın yapmış olduğu bu temliki işlemin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, eldeki davayı açmıştır.
    Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
    Bu durumda; yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706., Borçlar Kanunu"nun 213. ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun ya da olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
    Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır.
    Öte yandan miras bırakan sağlığında mal varlığının tamamını veya bir kısmını, mirasçıları arasında hoş görü ile karşılanabilecek mâkûl ölçüler içerisinde paylaştırmışsa mirasçısından mal kaçırma iradesinden söz etme olanağı yoktur. O halde miras bırakanın denkleştirme yapıp yapmadığı üzerinde durulması, miras bırakandan tüm mirasçılarına intikal eden, taşınır, taşınmaz ve hakların araştırılması,tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve belgelerin mercilerinden getirtilmesi, her bir mirasçıya geçirilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınarak paylaştırmanın mı, yoksa mal kaçırma amacının mı üstün tutulduğunun aydınlığa kavuşturulması zorunludur.
    Somut olaya gelince, davalı, miras bırakanın maddi yönden paraya ihtiyacının bulunduğunu, Tarım Kredi Kooperatifine borçlu olduğunu, bu nedenle kendisinin 376 gr. altın bozdurup, karşılığı olarak elde ettiği para ile maaşından yaptığı birikimleri miras bırakana vermek suretiyle dava konusu taşınmazları satın aldığını savunmuş ise de, davaya konu 3 parça taşınmazın (45 parsel sayılı taşınmazın tamamı ile 46 ve .. parsel sayılı taşınmazlardaki paylarının) resmi akitte satış bedelinin 1.275,00.-TL olduğu, keşfen saptanan gerçek değerin ise 3.272,00.-TL olduğu, yapılan araştırmayla satış tarihi itibariyle davalının altınları bozdursa bile bunun bedelinin 902,40.-TL, çalıştığı bankadan aldığı brüt maaşının ise 97,26.-TL olduğu belirlenmiş olup, bu bedellerin taşınmazların gerçek bedelini karşılamadığı açıktır.
    Gerçektende bedeller arasındaki fahiş fark tek başına muvazaanın kanıtı değilse de, tüm dosya içeriğinden, temlikin bedelsiz olduğu, miras bırakanın, mal satmaya ihtiyacının bulunmadığı, savunmanın aksine, murisin Tarım Kredi Kooperatifine satış tarihi itibariyle bir borcunun olmadığı sabittir.
    O halde, belirlenen bu somut olgular, yukarıda değinilen ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde, miras bırakanın, çekişmeye konu taşınmazlara ilişkin olarak davalıya yapmış olduğu satış suretiyle temlikin, mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu kabul edilmelidir.
    Hal böyle olunca, tapu iptal ve tescil isteği yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle yazılı olduğu üzere reddi yönünde hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
    Davacının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3. maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 18.01.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

     

     

    Hemen Ara