Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/11643 Esas 2012/234 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/11643
Karar No: 2012/234
Karar Tarihi: 18.01.2012

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/11643 Esas 2012/234 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Davacı, miras bırakanın maliki olduğu payın davalıya yolsuz intikalinin iptali için dava açmıştır. Mahkeme son kayıt malikinin iyiniyetli olduğu gerekçesiyle davayı reddetmiştir. Ancak, davacı tek mirasçı olarak belirlenmiş ve davalıların iyiniyetli olmadığı ortaya çıkmıştır. Bu nedenle, Mahkeme kararı bozulmuştur. Türk Medeni Kanunu'nun 1023 ve 1024. maddeleri, tapuda kayıtlı olanın iyi niyetine dayanan mülkiyet haklarının korunmasını sağlar. Ancak, iyiniyetli olmayan kişiler bu koruyuculuktan yararlanamazlar.
1. Hukuk Dairesi         2011/11643 E.  ,  2012/234 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : KEŞAN 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 25/11/2010
    NUMARASI : 2005/277-2010/485

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacı, çekişme konusu 8 parsel sayılı  taşınmazda miras bırakan K.."nin maliki olduğu ¼ payın davalı F.."ya intikalini sağlayan veraset ilamının iptal edildiğini, kendisinin tek yasal mirasçı olduğunu, davalı F.."nın da diğer davalıya yaptığı temlikin danışıklı olduğunu ileri sürerek tapu iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur.
    Davalı M.., tapu siciline güvenerek iyiniyetle taşınmazı satın aldığını, iddiaların yerinde olmadığını belirtip davanın reddini savunmuş, diğer davalı ise davaya yanıt vermemiştir.
    Mahkemece, son kayıt malikinin iyiniyetli olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
    Karar, davacı vekilince süresinde temyiz edilmiş olmakla Tetkik Hakimi   raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü.  
    Dava, yolsuz tescil nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
    Mahkemece, son kayıt malikinin iyiniyetli olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
    Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden, çekişme konusu .. parsel sayılı taşınmazın öncesinde miras bırakan K.."nin eşi H.. adına kayıtlı iken, H.."in 24.8.1994 tarihinde ölümü üzerine ¼ payın muris adına, ¾ payın ise davacı adına intikal ettiği, aynı tarihte davacı ¾ payını eşi A."ye satış suretiyle temlik ettiği, 7.9.2005 tarihinde anılan ¾ payın cebri satış yolu ile davalı M. adına tescil edildiği, muris K.. adına olan ¼ payın ise Keşan Sulh Hukuk Mahkemesinin 2005/583 esas 2005/557 karar ve 21.7.2005 tarihli veraset ilamı ile davalı F.. adına 7.9.2005 tarihinde intikal ettiği, aynı tarihte davalı F.. ¼ payı M..."e sattığı ve M.."in 8 parsel sayılı taşınmazın tam maliki olduğu anlaşılmaktadır.
    Davacı, miras bırakan K.."ye ait ¼ payın davalı F.."ya intikalinin yolsuz olduğunu ve diğer davalı M.."e resmi akitle yapılan satışında danışıklı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmıştır. Nitekim, davacı tarafından davalı F.. aleyhine açılan dava sonucu Keşan Sulh Hukuk Mahkemesinin 2005/686 esas – 2005/970 karar ve 29.12.2005 tarihli kararı ile murisin payının F.."ya intikalini sağlayan veraset ilamının  iptaline karar verildiği, davacının tek mirasçı olduğunun belirlendiği görülmektedir.
    Öte yandan, Keşan İcra Müdürlüğünün 2003/1352 sayılı dosyasında alacaklı M.. tarafından davacının eşi Asiye aleyhine başlattığı icra takibi sonucu ¾ payın cebri satış ile M.. adına tescil edilmesi nedeniyle A.."nin davalı M.. aleyhine 17.10.2003 tarihinde İcra Tetkik Hakimliğinde ihalenin feshi davası açtığı ve dava dilekçesinde murisin tek mirasçısının eldeki davanın davacısı K.. E.. olduğunun belirtildiği, ayrıca çekişmeli taşınmazın halen davacı ve eşinin tasarrufunda bulunduğu sabittir.
    Bilindiği üzere; hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alış verişte bulunmaları satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları, dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle,alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bu amaçla Medeni Kanunun 2.maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda 988 ve 989, tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023.maddesinin özel hükümleri getirilmiştir. Öte yandan  bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır İşte bu nedenle Devlet, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş,bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış,iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş,değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarakta tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur.Belirtilen ilke M.K.nun 1023.maddesinde aynen "tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan 3 ncü kişinin bu kazanımı korunur" şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024.maddenin  1.fıkrasına göre "Bir ayni hak yolsuz olarak tesçil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken 3 ncü kişi bu tesçile dayanamaz" biçiminde öngörülmüştür.
    Ne varki; tapulu taşınmazların intikallerinde,huzur ve güveni koruma,toplam düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin,iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti  büyük önem taşımaktadır.Gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi,hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya  kalan önceki malik bulunmaktadır.Bu nedenle yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı,kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve   yasa koyucunun amacının ilk bakışta,şeklen iyi niyetli gözükeni değil,gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması,bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir. Nitekim bu görüşten hareketle "kötü niyet iddiasının def"i değil  itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın  genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğin den (resen) nazara alınacağı ilkeleri 8.ll.l99l tarih l990/4 esas l99l/3 sayılı İnançları Birleştirme  Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşlerde aynı doğrultuda gelişmiştir.
    Somut olaya gelince; yukarıda değinilen olgular ve açıklanan ilkeler birlikte değerlendirildiğinde, çekişme konusu taşınmazda murise ait ¼ payın davalı F.."ya intikalinin yolsuz olduğu, aynı taşınmazda cebri satış ile paydaş olan davalı M.."in ise anılan ¼ payın davacıya  ait olduğunu  ihalenin  feshi davasında  öğrendiği, taşınmazın  halen  davacı   tasarrufunda  bulunduğu  davalının temellükünde  iyiniyetli olmadığı ve Türk Medeni Kanununun 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanamayacağı açıktır.
    Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.
    Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle  hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,  18.01.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

     

    Hemen Ara