Esas No: 2013/29323
Karar No: 2016/4507
Karar Tarihi: 09.05.2016
Nitelikli dolandırıcılık - Yargıtay 15. Ceza Dairesi 2013/29323 Esas 2016/4507 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık
HÜKÜM : TCK"nın 158/1-f-son, 168/2, 62/1, 52/2, 53 maddeleri gereğince mahkumiyet (2 kez)
Dolandırıcılık suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm sanık müdafi tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Sanığın, www.sahibinden.com adlı internet sitesinde satılık araç ilanı verdiği ve ilanında gösterdiği irtibat numaralarının katılanlarca ayrı ayrı zamanlarda arandığı, sanığın, katılanlar ile yaptığı telefon görüşmelerinde; ilanda belirtilen aracın satımı konusunda pazarlık yaparak anlaştığı, sanığın talebi üzerine katılan ..."in 200 TL, katılan ..."in 1.500 TL kaporayı sanık adına havale yoluyla gönderdiği, daha sonra tüm aramalarına rağmen sanığa ulaşamadıkları, sanığın gönderilen paraları hesabından çekerek haksız menfaat temin etmek suretiyle nitelikli dolandırıcılık suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda, sanık savunması, katılan beyanı, para havalesine ilişkin makbuzlar ve dosya kapsamına göre sanığın TCK"nın 158/1-f maddesinde düzenlenen suçu işlediği sabit olmakla bu gerekçelere dayanan mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiş, eylemin TCK"nın 158/1-g maddesinde düzenlenen basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle dolandırıcılık suçunu oluşturduğu gerekçesiyle bozma isteyen tebliğnamedeki düşünceye iştirak edilmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre; sanık müdafinin hükümlerin usul ve yasaya aykırı olduğuna ilişkin temyiz itirazlarının reddiyle, hükümlerin ONANMASINA, 09/05/2016 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
(Karşı Oy)
Sayın çoğunluk ile aramızda oluşan uyuşmazlık sanığın eyleminin bilişim sistemlerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu mu, yoksa basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle dolandırıcılık suçunu mu oluşturduğu noktasında toplanmaktadır.
Sanığın “sahibinden.com” isimli internet sitesinde satılık araç ilanı verdiği, bu ilanı gören katılanların ilanda belirtilen telefonu arayarak sanıkla irtibata geçtikleri ve aracın satış fiyatı üzerinde anlaştıkları, sanığın talebi üzerine katılan ..."in 200 TL., katılan ..."in 1.500 TL kaparo bedellerini havale yoluyla gönderdikleri, katılanların araçları almak için aradıklarında sanığa ulaşamadıkları şeklinde gelişen olayda suçun sübutu konusunda herhangi bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Konunun daha iyi anlaşılması bakımından TCK"nun 158/1-f ve g madde ve bentlerinde yer alan “basın ve yayın yolu” ile “bilişim sistemi”nin kanunda yerini bulan tanımlarının açıklanmasında yarar bulunmaktadır.
Tanımlar başlıklı TCK"nun 6/1 maddesinin g fıkrasında basın ve yayın yolu deyiminden her türlü yazılı, görsel, işitsel ve elektronik kitle iletişim araçlarıyla yapılan yayınların anlaşılacağı belirtilmektedir.
Doktrinde TCK"nun 6. maddesinde tanımı yapılan basın ve yayının kapsam itibariyle 5187 Sayılı Basın Kanununun uygulama alanını da aşar şekilde geniş olduğu ve bu tanımın içine kitle iletişim aracı olarak internetin de girdiği belirtilmiştir. (Yaşar-Gökcan-Artuç, Yorumlu Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, 2010, Cilt 1., s. 116. )
Yargıtay uygulamalarında da internetten gönderilen ileti veya bilgilerin çoğul kişilerin öğrenmesine, yani kitlelerin ulaşımına imkan sağlanması halinde eylemin basın ve yayın yoluyla işlendiği kabul edilmiştir. (Yargıtay 12.CD.nin 31.03.2014 gün 2013/15248 E., 2014/7892 K.,
14.CD.nin 14.12.2012 gün ve ve 2011/5081 E., 2012/13057 K.,18. CD.nin 01.10.2015 gün 2015/24205 E., 6363 K. sayılı ilamları)
Gerek doktrin, gerekse Yargıtay uygulamalarında çoğul kişilere ulaşımda kullanılan internetin basın ve yayın aracı olduğu konusunda herhangi bir tereddüt bulunmamaktadır.
Bilişim sisteminden ne anlaşılması gerektiğine dair TCK"nun 6. maddesinde bir açıklama bulunmamakla birlikte, TCK"nun 243. madde gerekçesinde bilişim sistemi; “verileri toplayıp yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tabi tutma olanağını veren manyetik sistem” olarak tanımlanmıştır.
Bu açıklamalardan sonra TCK"nun 158/1-f madde ve bendinde yer alan “araç olarak kullanma”,aynı maddenin g bendinde yer alan “kolaylıktan yararlanma” ibarelerinden ne anlaşılması gerektiği üzerinde durulması ve bu konunun da açıklığa kavuşturulması gereklidir.
Bilişim sistemlerinin araç olarak kullanılmasından maksat, verileri otomatik olarak işleme tabi tutan manyetik sistemlerden araç olarak yararlanmak suretiyle kişi veya kişilerin aldatılması ve bu yolla haksız bir kazanç sağlanmasıdır.(Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, 2013, s. 642)
Yani bu halde bilişim sistemi hile unsurunun icrasında araç olarak kullanılmalıdır. Bilişim sistemi suçta araç olarak kullanıldığında faille mağdur arasında doğrudan bir irtibat sağlanmamakta, çoğunlukla mağdur faili görmeden, onu tanımadan ve onunla ikili iletişime girmeden sadece bilişim sisteminden yapılan hileli hareketlerle kandırılmaktadır. Bir bankaya ait internet sitesinin benzerini oluşturup, bu site aracılığı ile mağdurun şifre veya kişisel bilgilerinin ele geçirilmesinden sonra kullanılması ya da şifresi kırılmış mail hesaplarından bu hesap sahibinin dostu olan mağdura mail göndererek, haksız yarar sağlanması gibi eylemler buna örnek olarak gösterilebilir.
TCK"nun 158/1-g madde ve bendinin uygulanabilmesi için hileli hareketlerin bizzat basın ve yayın araçlarının kullanılması suretiyle gerçekleştirilmesi şart değildir. Basın ve yayın araçlarının hilenin desteklenmesinde kullanılması halinde de bu bent uygulanacaktır. Basın ve yayın araçlarıyla failler aynı anda farklı yerlerdeki mağdurlara ulaşabilmekte ve bu araçların kitlelere ulaşımda sağladıkları kolaylıktan yararlanarak dolandırıcılık eylemlerini gerçekleştirmektedirler. Ancak bu tür suçlarda mağdurla fail arasında irtibat sağlanmakta ve fail mağdurla iletişime geçerek mağdurun iradesini sakatlayan hileli hareketleri bu iletişim sırasında gerçekleştirmektedir. Basın ve yayın araçlarıyla yapılan ilanlardaki hile başlıbaşına mağdurun iradesini etkilememekte ve bu haliyle fail başkaca hileli harekette bulunmaksızın haksız menfaat elde edememektedir.
Kanun koyucu bilinçli bir tercihle söz konusu maddenin f bendinde “araç olarak kullanma”, g bendinde ise “kolaylıktan yararlanma” ibarelerini kullanmasına rağmen, uygulamada bu ayrıma dikkat edilmediği görülmektedir.
CGK"nun 02.04.2013 gün ve 2012/1293 E ve 2013/111 K. sayılı kararında bilişim sistemlerinin aynı anda birçok kişiye ulaşmadaki çabukluk ve sağladığı kolaylık nedeniyle dolandırıcılık suçunda araç olarak kullanıldığı kabul edilmiştir. Burada “araç olarak kullanma” ve “kolaylıktan yararlanma” kavramlarının karıştırıldığı, bu nedenle yanılgılı bir uygulama içine girildiği görülmektedir.
Somut olayda kendisine ait olmayan veya satma niyetinde olmadığı aracın internet üzerinden satış ilanını veren sanık, bu amaçla kendisini farklı zamanlarda arayan katılanlarla pazarlık yapıp aracın satış fiyatı üzerinde anlaşmış ve katılanlara kapora bedellerini göndermesini söylemiş; bu şekilde ikna olan katılanlardan kapora paralarını alarak kendisine haksız menfaat sağlamıştır. Burada hileli hareketler doğrudan doğruya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle gerçekleşmemiş; internetten verilen araç satış ilanı tek başına katılanların kapora parasını gönderme iradelerini etkilememiştir. Katılanların iradelerini etkileyen hareket, sanığın telefon görüşmesinde aracın pazarlığını yapıp fiyatı üzerinde anlaşması şeklinde gerçekleşen eylemleridir. Pazarlık sonucu aracı aldığına inanan katılanlar sanığın kendisine bildirdiği şekilde kapora bedellerini göndermişlerdir. Katılanların iradesini etkileyen hileli hareket, sanığın telefon görüşmesinde söylediği sözler ve yapmış olduğu pazarlıktır. Bu görüşme sonrası aracı aldığına inanan katılanlar kapora bedellerini sanığa göndermiş ve bu şekilde haksız menfaat temin edilmiştir.
Bu nedenlerle sanık ..."nın eylemlerinin TCK"nun 158/1-g maddesi kapsamında kaldığı ve mahkeme kararının bu gerekçeyle bozulmasına karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle sayın çoğunluğun onama kararına katılmıyorum.