Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, kayden paydaşı oldukları 221 parsel sayılı taşınmaza davalının yapılanmak suretiyle müdahale ettiğini ileri sürerek elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğinde bulunmuşlardır.
Davalı, iyiniyetli olarak kendi taşınmazında kaldığı düşüncesi ile yapılandığını, tapu iptali ve tescil davası açtığını bildirip davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, kayden davacıların paydaşı olduğu taşınmaza davalının kötüniyetli olarak yapılandığı, yıkımın fahiş zarar doğuracağı, davacıların bedeli karşılığı temellüke rıza göstermedikleri gerekçesiyle elatmanın önlenmesi isteğinin kabulüne, yıkım isteğinin reddine karar verilmiştir.
Karar, taraf vekillerince süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 17.1.2012 Salı günü saat 9.30 da daireye gelmeleri için taraf vekillerine tebligat yapıldığı halde gelmedikleri anlaşıldı, incelemenin dosya üzerinde yapılmasına, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğine ilişkin olup, mahkemece yapılan araştırma, inceleme ve uygulama sonunda, kayden davacılara ait çaplı taşınmaza davalının yapılanmak suretiyle elattığı saptanarak elatmanın önlenmesi isteği yönünden davanın kabulüne karar verilmiş olmasında kural olarak bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Ancak, çekişmeli taşınmazda yıkımı istenen binaların bulunduğu bölüm ile ilgili olarak davalı tarafından Mahkemenin 2009/164 esasında kayıtlı temliken tescil istemli dava açıldığı, mahkemece yıkım isteği yönünden telafisi imkânsız bir zarar meydana gelmemesi için davanın bekletici mesele yapıldığı dosya içeriğinden, temliken tescil davasının retle sonuçlandığı ve Yargıtay 14. Hukuk Dairesince onandığı, mahkemece de bu yönde değerlendirmede bulunulduğu görülmüş ise de, anılan dosyanın veya kesinleşme şerhi içeren onaylı karar örneğinin, evrak içerisinde bulunmaması nedeniyle kesinleşmiş olup olmadığı anlaşılamamıştır.
O halde, yıkım isteği yönünden, açılan temliken tescil davasının kesinleşmesinin beklenmesi, dava gerçekten reddedilmiş ve karar kesinleşmiş ise yıkım isteğinin de kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yıkım isteğinin, fahiş zarar doğuracağı ve davacıların temellüke yanaşmadığı gibi yasal olmayan gerekçelerle reddi yönünde hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Tarafların bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 17.01.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.