Esas No: 2013/14148
Karar No: 2013/18567
Karar Tarihi: 26.12.2014
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2013/14148 Esas 2013/18567 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; miras bırakan ...’nun taşınmaz satışı bakımından oğlu ...’nu 16.02.2011 tarihli vekaletname ile vekil tayin ettiği, vekil ...’in çekişme konusu 221, 3356, 3897 ve 4387 parsel sayılı taşınmazları vekilin oğlu olan torunu davalı ...’e, 2384 ve 3581 parsel sayılı taşınmazları ise yine vekilin kızı olan torunu davalı ...’e 17.02.2011 tarihli akitle satış suretiyle temlik ettiği, murisin 05.03.2011 tarihinde öldüğü anlaşılmaktadır.
Davacı, anılan temliklerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu’nun 706., Borçlar Kanunu’nun 213. (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 237.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; miras bırakan ...’nin 81 yaşında ve hasta olduğu, yaşlılık aylığı aldığı, köyde oğlu ... ile yaşadığı, dava konusu taşınmazların temlikinden kısa bir süre sonra alınan sağlık kurulu raporuna göre, murisin % 72 oranında özürlü bulunduğu, 14.02.2011 tarihinden itibaren yeşil kartlı olup, sağlık giderlerinin bu kart ile karşılandığı, üç çocuğu bulunan murisin kızı ... ile dargın bulunduğu, öğretmen olan davacının ise murisin oğlu olup, görevi nedeniyle... ilinde oturduğu, davalıların da murisin oğlu ...’ten torunları oldukları, davalıların bakıma muhtaç olan murisin ihtiyaçları ile ilgilendikleri, bakımını yaptıkları görülmektedir.
Öte yandan; davacının murisi yanına alıp bakımını yaptığı, daha sonra murisin köyünde yaşamak istediği için geri döndüğü, davacının murisin bakımının yapılması bakımından 2010 ile 2011 yıllarında kardeşi ... ...’na banka havalesi yapmak suretiyle para gönderdiği, ayrıca davacının kendisine ait olan ... ilindeki 4.680 m2.lik tarla nitelikli 1349 parsel sayılı taşınmazını 21.12.2010 tarihli akitle kardeşi ... ...’na temlik ettiği görülmektedir.
Diğer taraftan; davacı ile davalıların babası olan ... ... arasında düzenlenen tarihsiz “anama bakmak için” başlıklı fotokopi belge içeriği ile; murisin bakımı için davacının davalı ...’e para göndermesi, miras bırakanın maaşını almaları, evin davalı ...’e verilmesi, doktorlar olumlu rapor verdiğinde davalılar ...’e tapuların devrinin yapılması” konusunda anlaştıkları, davacı vekilinin yargılama sırasında belgedeki davacı imzasını kabul etmekle beraber, evrakın tahrif edildiği, geçerli olmadığı, hükme esas alınamayacağını iddia ettiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği gibi, Türk Medeni Kanunun 677. maddesinde; “terekenin tamamı veya bir kısmı üzerinde miras payının devri konusunda mirasçılar arasında yapılan sözleşmelerin geçerliliği yazılı şekle bağlıdır. Bir mirasçının üçüncü kişiyle yapacağı böyle bir sözleşmenin geçerliliği, noterlikçe düzenlenmesine bağlıdır. Sözleşme bu kişiye paylaşmaya katılma yetkisi vermez; sadece paylaşma sonunda mirasçıya özgülenen payın kendisine verilmesini isteme hakkını sağlar” hükmüne amirdir.
Yukarıda açıklanan ilke ve olgular ile dosya kapsamı gözetildiğinde; yaşlı ve hasta olan murisin bakımının davalılar ve babası tarafından yapıldığı, davacının murisin bakımını yapmaları için kardeşi ...’e kendisine ait olan taşınmazı devrettiği gibi, belli bir süre ile her ay para da gönderdiği, murisin sağlık harcamalarının yeşil kartından karşılandığı, ayrıca emekli aylığının da davalılara verildiği sabittir.
Öyleyse, murisin tüm malvarlığını ölümünden 1 ay önce vekili oğlu aracılığıyla davalı torunlarına aktarması şeklinde gerçekleşen temliki işlemin, başka bir deyişle dava konusu taşınmazların davalılara devrinin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu sonucuna varılmaktadır. Taşınmazların temlikinin bakım karşılığı olmadığı, davalıların bakım karşılığını muristen ve davacıdan yukarıda açıklandığı üzere başka bir şekilde aldıkları, ayrıca davacının davalıların babası ... ile düzenlediği belgenin de Türk Medeni Kanununun 677. maddesi gözetildiğinde geçerli olmadığı da kuşkusuzdur.
Hal böyle olunca; davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.
Davacının bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 26.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.