Esas No: 2013/12961
Karar No: 2013/18510
Karar Tarihi: 25.12.2013
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2013/12961 Esas 2013/18510 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ
Yanlar arasında görülen paylı mülkiyet üzere olan taşınmazda, kullanma ve yararlanma biçiminin hükmen belirlenmesi ile muarazanın giderilmesi davası sonunda, yerel mahkemece dava dilekçesinin reddine ilişkin olarak verilen karar taraf vekillerince yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."ün raporu okundu,açıklamaları dinlendi,gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, paylı mülkiyet üzere olan taşınmazda, kullanma ve yararlanma biçiminin hükmen belirlenmesi ile muarazanın giderilmesi isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, Toprak Reformu Bölge Müdürlüğünün dağıtım işleminin iptali isteğinin idari yargı yerinde görülmesi gerektiği, mahkemenin görevsiz olduğu gerekçesi ile dava dilekçesinin reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; çekişmeli 120 ada 1 parsel sayılı "tarla" niteliğindeki taşınmazda tarafların paydaş oldukları belirli bölümlerinin taraflarca kullanıldığı, çekişmeli taşınmazla ilgili olarak davalı ..."nın ...Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/2 Değişik İş sayılı dosyasında taşınmazda payına isabet eden bölümün harita ve kroki üzerinde işaretlenmek suretiyle yer tespiti isteğinde bulunduğu, mahkemenin arazi dağıtımına ilişkin kayıtları ....ve Hayvancılık İl Müdürlüğünden istediği sırada idarenin de teknik personel göndermek suretiyle arazinin kullanım durumuna ilişkin olarak tutanak ve kroki tanzim ettiği ve böylece taraflar arasında çekişme oluştuğu anlaşılmaktadır.
Taraflar arasında, mülkiyet uyuşmazlığının olmadığı, çekişmenin söz konusu taşınmazın kullanılma ve yararlanma biçiminin ne olması gerektiği noktasında toplandığı açıktır.
Bilindiği üzere, 1 Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medeni Kanununda paylı mülkiyet, yasanın 688 ile 700. maddelerinde düzenlenmiş, düzenlemede, genellikle 1926 tarihli önceki yasa hükümleri dikkate alınmış, "Yönetim ve Tasarrufa" ilişkin bazı konularda açıklık sağlanmış, bu arada 693. madde ile de önceki yasadan farklı bir yasa hükmü getirilmiştir.
Sözü edilen maddede aynen "Paydaşlardan her biri, diğerlerinin hakları ile bağdaştığı ölçüde paylı maldan yararlanabilir ve onu kullanabilir. Uyuşmazlık halinde yararlanma ve kullanma şeklini hakim belirler. Bu belirleme, paylı malın kullanılmasının zaman veya yer itibarıyla paydaşlar arasında bölünmesi biçiminde de olabilir. Paydaşlardan her biri, bölünemeyen ortak menfaatlerin korunmasını diğer paydaşlara temsilen sağlayabilir" ifadelerine de yer verilmiştir. Önceki yasada bu maddeyi tam olarak karşılayan bir hüküm mevcut değildir. Özellikle, hükümet gerekçesinde değinildiği gibi, maddenin ikinci fıkrası ile paydaşlar arasında, paylı malı kullanma ve bu maldan yararlanma şekliyle ilgili olarak ortaya çıkacak uyuşmazlıkların çözümünde hakimin yetkili olduğu; bu bölünmenin paylı malın kullanılmasının zaman veya yer itibariyle bölünme biçiminde mümkün olacağı dile getirilmiştir.
Maddede hakime tanınan yetki, paylı malın yer itibariyle oldugu kadar, zaman bakımından da bölünebileceği esasına dayandırılmıştır.
Yasanın paylı mülkiyete ilişkin hükümleri bütün olarak incelendiğinde, 688. maddeden, 695. maddeye kadar, paylı taşınmazda yönetim, tasarruf, yararlanma, koruma, giderlere katılma ve bu konularda paydaşlarca verilen kararların etkisi düzenlenmiş, bu suretle paydaşların mülkiyet haklarını bir çekişmeye meydan vermeden, uyum ve düzen içerisinde kullanmaları amaçlanmıştır. Böyle bir amacın gerçekleşme olasılığı bulunmayan hallerde, sorunlu paydaş yönünden paydaşlıktan çıkarma (Md. 696, 697), nihayet paylı mülkiyetin sona ermesi (Md. 698-699) düşünülmüştür. Görüldüğü üzere yasa koyucu, öncelikle, kimi halde devamı zorunlu paylı mülkiyet ilişkisinin ayakta tutulmasına özen göstermiş, paydaşlık ilişkisinin ve paydaşlığın sona erdirilmesini son çare olarak amaçlamıştır.
Yasanın bu amacı 693/2. maddesi ile birlikte değerlendirildiğinde, mülkiyet çekişmesi ve sorunu olmayan paylı taşınmazlarda, kullanma ve yararlanma biçimi yönünden hakimin müdahale zorunluluğu bulunduğu tartışmasızdır.
O halde hakim, paydaşlık ilişkisinin devamında fayda ve zorunluluk olan hallerde, paydaşların sicilden kaynaklanan haklarını ihlal etmeksizin, diğer paydaşların hakları ile bağdaştığı ölçüde, somut olayın özelligini, taşınmazın konumunu, kullanma amaçlarını, niteliklerini, yöresel örf ve adetlerini, tarafların ihtiyaç ve gereklerini gözetmek suretiyle paylı malın kullanılmasının zaman veya yer itibariyle paydaşlar arasında ne şekilde bölünebileceğini saptayıp buna göre karar vermek durumundadır.
Bunun için de, taşınmaz başında keşif yapılarak, uzman bilirkişilerden açıklanan ölçütleri yansıtan, paylı taşınmazın zaman ve yer olarak bölünme biçimini belirleyen, çeşitli seçenekleri içeren rapor alınması, bunlardan en uygun olanına hükmedilmesi gereklidir.
Hal böyle olunca; yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde araştırma ve inceleme yapılarak işin esasına girilerek taraflar arasındaki kullanım ve yararlanma biçiminin belirlenmesi ve sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken yazılı gerekçelerle görevsizlik kararı verilmesi doğru değildir.
Taraf vekillerinin temyiz itirazları yerindedir.Kabulü ile yerel mahkeme kararının (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 25.12.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.