Esas No: 2013/3109
Karar No: 2013/18499
Karar Tarihi: 24.12.2013
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2013/3109 Esas 2013/18499 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davalı ... yönünden husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine, davalı şirket yönünden davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istemli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 24.12.2013 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz edenler vekili Avukat ... ile temyiz edilen davacı ... ve vekili Avukat ... geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı pay oranında tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı ..., mirasbırakan babası ..."ya ait dava konusu 1750 ada 43 ve 44, 1751 ada 16, 1753 ada 30 ve 31 parsel sayılı taşınmazların, mirasbırakanın vekil tayin ettiği davalı oğlu... tarafından, diğer davalı şirkete satış yoluyla devredildiğini, yapılan işlemlerin, diğer mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, eldeki davayı açmıştır.
Davalılar, iddiaların doğru olmadığını belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, mirasbırakan ..."e ait dava konusu taşınmazların, mirasbırakana vekaleten davalı ... tarafından davalı şirkete satış yoluyla devredildiği, yapılan işlemlerin muvazaalı olduğu, davacıyı miras payından mahrum etme gayesiyle işlem yapıldığı, halen taşınmazların davalı şirket adına kayıtlı bulunduğu gerekçesiyle, davalı ... yönünden husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine; davalı şirket yönünden davanın kabülüne karar verilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki, hakkındaki dava husumet nedeniyle reddedilen davalı ... lehine Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7/2. maddesi gözetilerek maktu vekalet ücretine hükmedilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davalılar vekilinin bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir, reddine.
Davalılar vekilinin davalı şirket yönünden yapılan temyiz itirazına gelince; bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçek-ten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l.4.1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26.maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan, miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının uygulanamayacağı da kuşkusuzdur.
Somut olaya gelince; mirasbırakan 1932 doğumlu ..."nun 16.10.2008 tarihinde; eşi ..."nin ise 18.7.2009 tarihinde ölümü ile davacı oğlu ... ile davalı oğlu..."in mirasçı olarak kaldıkları; mirasbırakan ..."nin bizzat, 1272 parsel sayılı 4760 m2 tarla vasıflı taşınmazda ki 3/20 payını 8.11.1985 tarihinde davalı şirkete satış yoluyla temlik ettiği; ayrıca, davalı ..."in de 1272 parsel sayılı taşınmazdaki 5/20 payını 16.10.1985 tarihinde davalı şirket"e satış suretiyle devrettiği, davalı şirket"in muristen edindiği 3/20 pay ile davalı ..."den edindiği 5/20 pay nedeniyle 1272 parsel sayılı taşınmazda toplam 8/20 pay sahibi iken, 1272 parsel sayılı taşınmaz üzerine yapılacak inşaat için harita mühendislerine 7.12.1993 tarihli inşaat istikamet rölevesi düzenlettirildiği, davalı şirketin ortakları olan mirasbırakan ..., davacı ... ve davalı ..."in imzasını taşıyan 7.3.1994 tarihli ortaklar kurulu kararı ile 1272 nolu parselin ifrazının yapılmasına, imar yoluna bedelsiz terki ve Belediyeye hibe edilecek kısımların hibesine karar verilmesi nedeniyle, davalı şirket ile dava dışı paydaşlar arasında 9.3.1994 tarihinde yapılan ifraz işleminde, davalı şirketi vekili olarak davacı ... ve davalı ... temsil ettiği, 1272 parsel sayılı taşınmazın yapılan ifrazı sonucu oluşan 277 ada 20 parsel sayılı taşınmazın müstakilen davalı şirket adına tescilinden sonra yapılan imar uygulaması sonucu, davaya konu 1750 ada 43, 1751 ada 16, 1753 ada 30 nolu parsellerin tamamı ile 1750 ada 44 nolu parselde 461/2400 payın, 1753 ada 31 nolu parselde 162/2400 payın imar nedeniyle 13.11.2006 tarihinde davalı şirket adına tescil edildiği görülmektedir.
O halde, temlikin bizzat miras bırakan tarafından gerçekleştirildiği, davalı ... tarafından vekaleten işlem yapılmadığı, mirasbırakan ..., davacı ... ve davalı ..."in davalı şirketin ortakları oldukları, taşınmaz üzerine inşaat yapılması amacıyla mirasbırakan ... ve davalı ..."in, çekişmeli taşınmazların öncesini teşkil eden 1272 parsel sayılı taşınmazdaki paylarını davalı şirkete temlik ettikleri, temlik tarihinde mirasbırakanın, eşi ve çocukları ile arasında herhangi bir sorun bulunmadığı, onlardan mal kaçırmasını gerektiren özel bir durumun olmadığı gözetildiğinde, mirasbırakanın 1272 parsel sayılı taşınmazdaki 3/20 payını ölümünden uzun süre önce davalı şirkete satış suretiyle temlikinde, mirasçılarından mal kaçırmak niyetiyle hareket ettiğinin söylenemeyeceği açıktır.
Hal böyle olunca, somut olgular yukarıda açıklanan ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde, miras bırakanın, temlikte bulunurken mirasçıdan mal kaçırma amacının bulunmadığı, olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının uygulanamayacağı gözetilmek suretiyle, davanın tümden reddine karar verilmesi gerekirken; delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.
Davalılar vekilinin bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 29.12.2012 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz edenler vekili için 990.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 24.12.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.