1. Hukuk Dairesi 2013/10508 E. , 2013/18311 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ-TESCİL
Yanlar arasında görülen tapu iptali, tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Miras bırakan ...’in çekişme konusu 42 ada 14 parsel sayılı taşınmazdaki 2 nolu bağımsız bölümünü 02.02.1995 tarihli akitle satış suretiyle kızı davalıya temlik ettiği kayden sabittir.
Davacı, anılan temlikin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 (6098 sayılı Türk Borçlar Yasasının 237) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Toplanan delillerden ve tüm dosya içeriğinden; 1928 doğumlu miras bırakanın eşinin 1987 yılında öldüğü murisin uzun süredir hasta olduğu, davacının murisin oğlu, davalının ise kızı olduğu, dava dışı bir kız, iki erkek olmak üzere murisin üç çocuğunun daha bulunduğu, davanın kabulü halinde hak sahibi olabilecek dava dışı mirasçılarından miras bırakanın oğlu ... davalı tanığı olarak dinlendiği ve “davalının, eşinden aldığı para ile dava konusu taşınmazı satın aldığını, murisin maddi durumunun iyi olmadığını, hasta olan murisin bakımını davalının yaptığını, murise ait daireyi kendisinin kullanmakta olup, kira bedeli ödemediğini, arsanın ise boş olup bir gelir getirmediğini” belirttiği; yine diğer mirasçı ....ın ise, “ murise 17 yıldır davalının baktığını, her türlü maddi ve manevi ihtiyaçları ile davalının ilgilendiğini, dava konusu yerin satışının murisin sağlık raporu alınarak onun isteği ve iradesi ile yapıldığını, satışın gerçek olup muvazaanın söz konusu olmadığını, murisin sadece ... maaşı olup başka bir geliri bulunmadığını beyan ettiği anlaşılmaktadır.
Değinilen bu olgular, yukarıda belirtilen ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde miras bırakanın uzun süredir hasta olup, bakımını yapan davalı kızına minnet duygusu ile dava konusu bağımsız bölümü temlik ettiği, miras bırakanın gerçek amaç ve iradesinin mirasçıdan mal kaçırmak olmadığı sonucuna varılmaktadır.
Hal böyle olunca; davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.
Davalının bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 19.12.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.