Yanlar arasında görülen ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekilleri tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
Dava, ecrimisil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, çekişmeye konu 1890 ada, 108 parsel sayılı taşınmazda kayden paydaş olan kişilerin gaip olması nedeniyle davacı İstanbul Defterdarlığı"nın kayyım olarak atandığı, davalının taşınmazda kayıttan ve mülkiyetten kaynaklanan bir hakkı bulunmamasına rağmen taşınmazı otopark olarak işletmek suretiyle işgal ettiği ve adına tahakkuk ettirilen ecrimisil bedelini de ödemediği ileri sürülerek eldeki davanın ecrimisil isteği ile açıldığı, ne var ki; dava açılırken davacı tarafından harç yatırılmadığı gibi, yargılama sırasında da bu yönden harç ikmali yapılmadığı anlaşılmaktadır.
Hemen belirtmelidir ki; mahkeme kararıyla kayyım olarak atanan ve gaip kişiler adına yaptığı bu iş ve işlemler nedeniyle, 3561 sayılı Kanun kapsamında bir yönetim kayyımı olan Defterdar; burada hazineyi temsilen hareket etmemekte; aksine kayyımlık görevi gereği gaip kişilerin anılan taşınmazdaki hak ve menfaatlerini korumak için işlem yapmaktadır.
Öte yandan, Defterdarın taşıdığı kayyımlık sıfatı ile açtığı eldeki dava yönünden 492 sayılı Harçlar Kanunu kapsamında harçtan muafiyeti olmadığı gibi, işlemi de harçtan müstesna kılınmamıştır.
Diğer taraftan, İstanbul Defterdarının kayyım olarak atanmasına dayanak teşkil eden 3561 sayılı Mal Memurlarının Kayyım Tayin Edilmesine Dair Kanunun 2/son maddesinde de “Kayyımlıkla ilgili işlemler, her türlü vergi, resim, harç, katkı payı gibi mali yükümlülüklerden müstesnadır.” hükmüne yer verilmiş ise de, burada yargı harçlarından bağışıklığa ilişkin özel bir düzenleme bulunmamaktadır (HGK."nun 12.10.2011 gün ve 2011/3 – 629 E. 2011/613 K. sayılı ilamı).
492 sayılı Harçlar Kanunun “Harcı Ödenmeyen İşlemler” başlığını taşıyan 32. maddesinde ise, “Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz. Ancak ilgilisi tarafından ödenmeyen harçları diğer taraf öderse işleme devam olunmakla beraber bu para muhakeme neticesinde ayrıca bir isteğe hacet kalmaksızın hükümde nazara alınır.” hükmü getirilmiştir.
Hal böyle olunca, karar ve ilam harcının peşin olarak yatırılması gereken miktarı ile maktu başvuru harcı ödenmedikçe, davaya devam edilmesi olanağı bulunmamaktadır.
Mahkemece, yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve ortaya konulan ilkeler gözardı edilerek, dava açılırken usulünce yatırılmış yargı harcı olmadan yargılamaya devam edilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davalının temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer hususların incelenmesine şimdilik yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 19.12.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.