Esas No: 2015/9705
Karar No: 2015/13826
Karar Tarihi: 21.12.2015
Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2015/9705 Esas 2015/13826 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Hakaret suçundan sanık ..."nın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 125/1 ve 62. maddeleri uyarınca 1.500,00 Türk lirası adlî para cezası ile cezalandırılmasına dair Nevşehir 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 17/09/2012 tarihli ve 2012/286 esas, 2012/526 karar sayılı kararının, Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"nın 12.05.2014 tarih ve 171824 sayılı istem yazısıyla dava dosyası Dairemize gönderilmekle incelendi:
İstem yazısında “Dosya kapsamına göre, sanığın talimat yoluyla savunmasının alındığı Ürgüp Sulh Ceza Mahkemesinin 10/07/2012 tarihli ve 2012/101 değişik iş sayılı kararında sanığın, asıl mahkemesinde ifade vermek istediğini beyan etmesi karşısında, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 196/2. maddesindeki "Sanık, alt sınırı beş yıl ve daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlar hariç olmak üzere, istinabe suretiyle sorguya çekilebilir. Sorgu için belirlenen gün, Cumhuriyet savcısı ile sanık ve müdafıine bildirilir. Cumhuriyet savcısı ile müdafiin sorgu sırasında hazır bulunması zorunlu değildir. Sorgusundan önce sanığa, ifadesini esas mahkemesi huzurunda vermek isteyip istemediği sorulur." şeklindeki düzenlemede nazara alındığında sanığın asıl mahkemesince dinlenmeden savunma hakkı kısıtlanmak suretiyle yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilmektedir.
I- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:
Savunmasını yargılamayı yapan mahkemede vermek isteyen sanığın savunmasının, mahkemesince alınmadan karar verilmesinin hukuka uygun olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
II- Hukuksal Değerlendirme:
Sanık hazır bulunmaksızın duruşma yapılamayacağı kuralını düzenleyen 5271 sayılı CMK"nun "sanığın duruşmada hazır bulunmaması" başlıklı 193. maddesinin birinci fıkrası; "Kanunun ayrık tuttuğu hâller saklı kalmak üzere hazır bulunmayan sanık hakkında duruşma yapılmaz. Gelmemesinin geçerli nedeni olmayan sanığın zorla getirilmesine karar verilir" hükmünü amir olup, bu kuralın istisnaları aynı maddenin ikinci fıkrasında; "Sanık hakkında, toplanan delillere göre mahkûmiyet dışında bir karar verilmesi gerektiği kanısına varılırsa, sorgusu yapılmamış olsa da dava yokluğunda bitirilebilir",
194. maddesinin ikinci fıkrasında; "Sanık savuşur veya ara vermeyi izleyen oturuma gelmezse önceden sorguya çekilmiş ve artık hazır bulunmasına mahkemece gerek görülmezse dava yokluğunda bitirilebilir",
195. maddesinde; "Suç, yalnız veya birlikte adlî para cezasını veya müsadereyi gerektirmekte ise sanık gelmese bile duruşma yapılabilir. Bu gibi hâllerde sanığa gönderilecek davetiyede gelmese de duruşmanın yapılacağı yazılır",şeklinde gösterilmiştir.
Aynı kanunun uyuşmazlık konusunun çözümüne ışık tutan "sanığın duruşmadan bağışık tutulması" başlıklı 196. maddesi ise;
"1) Mahkemece sorgusu yapılmış olan sanık veya bu hususta sanık tarafından yetkili kılındığı hâllerde müdafii isterse, mahkeme sanığı duruşmada hazır bulunmaktan bağışık tutabilir.
2) Sanık, alt sınırı beş yıl ve daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlar hariç olmak üzere, istinabe suretiyle sorguya çekilebilir. Sorgu için belirlenen gün, Cumhuriyet savcısı ile sanık ve müdafiine bildirilir. Cumhuriyet savcısı ile müdafiin sorgu sırasında hazır bulunması zorunlu değildir. Sorgusundan önce sanığa, ifadesini esas mahkemesi huzurunda vermek isteyip istemediği sorulur.
3) Sorgu tutanağı duruşmada okunur.
4) Yukarıdaki fıkralar içeriğine göre sanığın aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle sorgusunun yapılabilmesi olanağının varlığı hâlinde bu yöntem uygulanarak sorgu yapılır.
5) Hastalık veya disiplin önlemi ya da zorunlu diğer nedenlerle yargılamanın yapıldığı yargı çevresi dışındaki bir hastahane veya tutukevine nakledilmiş olan sanığın, sorgusu yapılmış olmak koşuluyla, hazır bulundurulmasına gerek görülmeyen oturumlar için getirilmemesine mahkemece karar verilebilir.
6) Yurt dışında bulunan sanığın, belirlenen duruşma tarihinde hazır bulunmasının zorluğu halinde, bu tarihten önce duruşma açılarak veya istinabe suretiyle sorgusu yapılabilir" biçiminde düzenlenmiştir.
CGK"nın 12.11.2013 tarih ve 1441-451 sayılı kararında belirtildiği üzere, “maddenin birinci fıkrasında, mahkemece sorgusu yapılmış olmak şartıyla sanığın ya da bu hususta sanık tarafından yetkili kılındığı hallerde müdafiinin istemi ile duruşmada hazır bulunmaktan vareste tutulabileceği kabul edilmiş, beşinci fıkrasında ise hastalık veya disiplin önlemi ya da zorunlu diğer nedenlerle yargılamanın yapıldığı yargı çevresi dışındaki hastane veya tutukevine nakledilmiş olan sanığın, daha önce sorgusu yapılmış olmak şartıyla hazır bulundurulmasına gerek görülmeyen oturumlar için getirilmemesi hususunda mahkemece bir karar verilebileceği hüküm altına alınmıştır.
Maddenin her iki fıkrasında da sanığın sorgusunun yapılmış olması hali duruşmadan vareste tutulmanın şartı olarak belirtilmiş, ancak sanığın sorgusunun ne şekilde yapılacağı hususunda herhangi bir açıklamaya yer verilmemiş olup, bu konu maddenin ikinci fıkrasında düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre, alt sınırı beş yıldan az hapis cezasını gerektiren suçtan yargılanmakta olan sanığa, sorgusundan önce ifadesini esas mahkemesi huzurunda vermek isteyip istemediği sorulduktan sonra istinabe suretiyle sorguya çekilebilecektir. Alt sınırı beş yıl ve daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı ise sanıkların sorgusunun mutlaka yargılamayı yapan mahkemece yapılması zorunludur.
Sorgusundan önce sanığa, ifadesini yargılamayı yapan mahkeme huzurunda vermek isteyip istemediğinin sorulmaması veya sorulmasına karşın duruşmadan vareste tutulmak istemediğini belirten sanığın istinabe yoluyla alınan ifadesiyle yetinilmesi, savunma hakkının sınırlandırılması sonucunu doğuracağından mutlak bozma nedenidir.
CMK"nun 196. maddesinin ikinci fıkrasının açık düzenlemesinden anlaşıldığı üzere, kanun koyucu, sorgunun yapılmasında sanıkların tutuklu olup olmadığı konusunda herhangi bir ayırıma yer vermeyerek, yalnızca sanığın yargılandığı suç için kanunda öngörülen cezanın alt sınırını esas alan ilkeyi benimsemiştir.
Sanığın duruşmada hazır bulunması, yükümlülük yönü bulunmakla birlikte öncelikle kendisi açısından bir hak olup, adil yargılanma hakkının temel unsurlarından birisini de teşkil etmektedir. Tarafı olduğumuz ve onaylamakla iç hukuk mevzuatımıza dahil ettiğimiz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin "Adil Yargılanma Hakkı" başlıklı 6. maddesinin üçüncü fıkrasının (c) bendinde; sanığın en azından kendi kendisini savunmak hakkı bulunduğu belirtilmekle, mahkeme huzurunda doğrudan savunmasını yapabilmesi için duruşmada hazır olma hakkının varlığı da zımnen kabul edilmiştir.”
İnceleme konusu somut olayda; sanığın savunmasının alınması için Ürgüp Sulh Ceza Mahkemesi"ne talimat yazıldığı, talimat duruşmasında sanığın “ ben şu anda huzurda bulunduğum mahkemede ifade vermek istemiyorum, esas mahkemesine gidip savunma vereceğim” şeklindeki sözlerinin savunmasını yapmış olarak kabul edilemeyeceği, yukarıda gösterilen yasal mevzuat ve CGK kararı gereği esas mahkemesince sanığın duruşmada hazır edilerek savunması alınması gerekirken, sanık hakkında savunması alınmaksızın mahkumiyet kararı verilmesi hukuka aykırı bulunmuştur.
III- Sonuç ve Karar:
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"nın, düzenlediği tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden,
Sanık ... hakkında, Nevşehir 1. Sulh Ceza Mahkemesi"nin 17/09/2012 tarihli ve 2012/286 Esas, 2012/526 Karar sayılı kararının, CMK’nın 309. maddesi uyarınca kanun yararına BOZULMASINA, müteakip işlemlerin mahallinde mahkemesince yerine getirilmesine, 21.12.2015 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.