Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2013/14844 Esas 2013/18259 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2013/14844
Karar No: 2013/18259
Karar Tarihi: 19.12.2013

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2013/14844 Esas 2013/18259 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Davacı tapuda kayıtlı olan bir taşınmazın ½ payını cebri icra yoluyla satın aldığını ve adına tescil ettirmek istediğini ancak davalı idare tarafından başvurusunun reddedildiğini öne sürerek tapu iptali ve tescile karar verilmesini istemiştir. Davalı ise davanın reddini savunmuştur. Daire ilk değerlendirmede, davacının idari işleme karşı idari yargıda dava açması gerektiğini belirterek davayı reddetmiş ancak mahkemece yapılan yeniden yargılama sonucunda çekişme konusu taşınmazın bölünemez büyüklükte taşınmazlardan olduğu ve pay satışının cebri ihale ile dahi mümkün olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Karara yapılan itiraz sonucunda ise, mahkeme kararının bozulmasını savunan karşı oy yazısında, cebri ihale sonucu edinilen payın adına tescil edilmemesinin mülkiyet hakkından yoksun bırakma sonucunu doğuracağı ve kamu yararına meşru bir neden olmadan mülkiyet hakkından vazgeçilmesinin hukuka aykırı olduğu belirtilmiştir. Kararda, cebri satış sonucu edinilen payın adına tescil edilmesi taşınmazın bölünmesi sonucunu doğurmayacağı, 5403 sayılı Yasa kapsamında değerlendirilmeyeceği, ancak kamu yararı ile mülkiyet hakkından kısmen veya tamamen yoksun bırakılan kişinin menfaatı arasında makul kabul edilebilir, hak ve adalet dengesini sağlayacak bir oranın kurulması gerektiği vurgulanmıştır. Kararda 5403 sayılı Yasa'nın amacı, belirli büyüklükteki tarım arazilerinin bölünmesine, parçalanmasına engel olmak olarak açıklanmıştır. Kararda TMK'nun 705 ve İ.İ.Y'nın 134. maddelerine göre cebri ihale ile mülkiyetin alıcıya geçtiği belirtilmiş, ayrıca T.M.K’nun 683. maddesi ile malikin malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebileceği hüküm altına alınmıştır. 5578 sayılı Yasa ile değişik 8. maddenin son fıkrasında yer alan düzenleme ile belirlenen büyüklükteki parsellerden daha küçük parçalara bölünemez, bölünemez büyüklükteki tarım arazilerinin mirasa konu olmaları ve üzerlerinde her ne şekilde gerçekleşmiş olursa olsun birlikle mülkiyetin mevcut olunan durumunda, bu araziler ifraz edilemez, payları üçüncü şahıslara satılamaz, devredilemez veya rehnedilemez şeklinde hükümler yer almıştır.
1. Hukuk Dairesi         2013/14844 E.  ,  2013/18259 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacı, 748 parsel sayılı taşınmazın ½ payını cebri icrada satın aldığını ve ihalenin kesinleştiğini, sözkonusu payın adına tescili için davalı idareye yapmış olduğu başvurusunun 5578 sayılı Yasa gerekçe gösterilerek reddedildiğini ileri sürerek, tapu iptal ve tescile karar verilmesini istemiştir.
    Davalı, davanın reddini savunmuştur.
    İdari işleme karşı idari yargıda dava açılması gerektiği gerekçesi ile davanın reddine dair verilen karar, Dairece; “... Böylesi bir isteğin Türk Medeni Kanunu"nun 716. maddesine dayalı olduğu, 2577 sayılı yasanın 2. maddesi kapsamında olmadığı dolayısıyla, davaya Adli Yargıda bakılması gerektiği, hal böyle olunca, işin esasının incelenmesi gerektiği ” hususlarına değinilerek bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda çekişme konusu taşınmazın 5403 sayılı yasa uyarınca bölünemez büyüklükte taşınmazlardan olduğu ve pay satışının cebri ihale ile dahi mümkün olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
    Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ..."ın raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü.
    -KARAR-
    Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre; davacının temyiz itirazı yerinde değildir. Reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, 19.12.2013 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.



    -KARŞI OY YAZISI-

    Davacı, 748 parsel sayılı taşınmazın ½ payını cebri ihale sonucu satın aldığını ve ihalenin kesinleştiğini payın adına tescili için davalı idareye yapmış olduğu başvurunun 5578 sayılı yasa gerekçe gösterilerek reddedildiğini ileri sürüp Durmuş Ali payının tapusunun ipatli ile adına tescil istemiş, mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
    Bilindiği üzere, taşınmaz mülkiyeti kural olarak tapu siciline tescil ile kazanılır. Ancak, TMK"nın 705 ve İ.İ.Y"nın 134. maddesine göre de cebri ihale ile mülkiyet alıcıya geçer Diğer bir anlatımla alıcı, ihale anında taşınmazın mülkiyetini kazanır. Böyle bir durumda, mülkiyetin alıcıya geçmesi için tapu siciline tescil gerekli olmayıp, ancak İ.İ.Y."nın 135. maddesi gereğince taşınmaz alıcı adına tescil edilmedikçe alıcı o taşınmaz üzerinde temliki tasarrufta bulunamaz (T.M.K 705/2)
    Öte yandan, ihale ile mülkiyetin alıcıya geçmesinin sonucu ise, ihale tarihinden itibaren taşınmazın nef "i ve hasarının alıcıya ait olmasıdır.
    5403 sayılı Yasaya gelince:
    Anılan yasanın amacı 1. maddede; "toprağın doğal veya yapay yollarla kaybını ve niteliklerini yitirmesini engelleyerek korunmasını, geliştirilmesini ve çevre öncelikli sürdürülebilir kalkınma ilkesine uygun olarak, planlı arazi kullanımını sağlayacak usul ve esasları belirlemek olarak açıklanmıştır.
    5578 sayılıYasa ile değişik 8. maddenin son fıkrasında da "Bakanlığın uygun görüşü ile kamu yatırımları için ihtiyaç duyulan yerler hariç olmak üzere tarım arazileri, belirlenen büyüklükteki parsellerden daha küçük parçalara bölünemez, bölünemez büyüklükteki tarım arazilerinin mirasa konu olmaları ve üzerlerinde her ne şekilde gerçekleşmiş olursa olsun birlikle mülkiyetin mevcut olunan durumunda, bu araziler ifraz edilemez, payları üçüncü şahıslara satılamaz, devredilemez veya rehnedilemez. Bu araziler hakkında 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun özgülemeye ilişkin hükümleri kıyasen uygulanır" hükmüne yer verilmiştir.
    Belirtilen hükümlerden de anlaşıldığı kadarı ile yasanın asıl amacının, belirli büyüklükteki tarım arazilerinin bölünmesine, parçalanmasına engel olmak olduğu açıktır.
    Mülkiyet hakkı gerek ... ve yasalarla iç hukuk yönünden, gerekse Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve ek protokolleri ile kabul edilmiş temel haklardandır (... md.35/1 AİHS ek protokol l-l) Türk Medeni Kanununun 683. maddesinde de bir şeye malik olan kimsenin hukuk düzeninin sınırları içerisinde o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisi belirtilmiş, malikin malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karsı istihkak davası açabileceği gibi her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebileceği hüküm altına alınmıştır. Bütün bunların yanında mülkiyet hakkı kamu yararının bulunduğu hallerde sınırlandırılabilir ya da tamamen kaldırılabilir. Ancak bu sınırlandırma ya da kaldırma gerçekleştirilirken .. ...sının 90/5.maddesi ile iç hukukun üstünde sayılan AİHS hükümleri gereğince AİHM tarafından oluşturulan 30.05.2006 tarih ve 1262/02 sayılı kararda ifade edildiği üzere " bir kişiyi mülkünden yoksun bırakan bir önlemin "kamu yararına meşru bir amaç gütmesi gerektiği..." bu önlem alınırken " başvurulan yollar ve gerçekleştirilmesi amaçlanan hedef arasında makul bir denge olması gerektiği .." kişinin " ... kişisel ve haddinden fazla yük taşıma zorunda kalması halinde gerekli dengenin kurulamayacağı açıktır. Bir başka ifadeyle kamu yararı ile mülkiyet hakkından kısmen veya tamamen yoksun bırakılan kişinin menfeatı arasında makul kabul edilebilir, hak ve adalet dengesini sağlayacak bir oranın kurulması asıldır.
    Yukarıdaki ilkeler uyarınca somut olaya bakıldığında kişinin cebri satış sonucu edindiği payın adına tescil edilmesi taşınmazın bölünmesi sonucunu doğurmayacağı gibi 5403 sayılı Yasa kapsamında da değerlendirilmeyeceği sunucuna varılmakladır.
    Aksi düşünce tarzının bir yandan T.M.K."nun 705.maddesi uyarınca cebri satış ile mülkiyetin geçtiği ve bu yolla edinilen takınmazın nef"i ve hasarının alıcıya ait olduğu kabul edilirken, diğer taraftan tapuda tescil yapılmayarak mülkiyet hakkından yoksun bırakılması, yasayla tanınmış olan anılan düzenlemenin istismarını oluşturan bu yasal hakkın uygulanmaması yoluyla hukuki güvenlik ilkesi zedelendiği gibi, bunun yanında kamu vicdanı ve hukuk devlet ilkelerine aykırı bir sonuç ortaya çıkacaktır.
    Tüm bu nedenlerle davanın kabulüne karar verilmesi için kararın bozulması, düşüncesinde olduğumuzdan sayın çoğunluğun onama görüşüne katılamıyoruz.








    Hemen Ara