Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2013/19277 Esas 2013/18197 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2013/19277
Karar No: 2013/18197
Karar Tarihi: 17.12.2013

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2013/19277 Esas 2013/18197 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2013/19277 E.  ,  2013/18197 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

    Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşmalı olarak temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 17.12.2013 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat ... geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen vekili Avukat gelmedi yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

    -KARAR-

    Dava, hile hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
    Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
    Dosya içeriğine ve toplanan delillere göre, davacının, davalı ile birlikte kayden paydaşı oldukları 548 parsel sayılı taşınmazda parselasyon sonrası kamuya terkten sonra oluşan 1572 , 1573, 1574, 1575 ve 1576 parsel sayılı taşınmazlara ilişkin olarak yaptıkları resmi taksim sonucu 1576 parsel sayılı 399,40 m2"lik 1 parça taşınmazın adına, diğer 4 parça taşınmazın davalı adına tescil edildiğini, payına düşen taşınmazın yüz ölçümünün 1371,60 m2 olması gerekirken 399,40m2 olduğunu,davalı tarafından kandırıldığını, hileyle işlem yapıldığını ileri sürerek davalı adına kayıtlı 1572, 1573, 1574, 1575 ve adına kayıtlı olan 1576 parsel sayılı taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile imâr uygulaması öncesi 548 parsel olarak eski payları oranında adlarına tescilini talep ettiği anlaşılmaktadır.
    Dava dilekçesinin içeriğinden ve ileri sürülüş biçiminden, davada hile hukuksal nedenine dayanıldığı açıktır.
    Bilindiği üzere; hile genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya,özellikle sözleşme yapmaya sevketmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak,veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma hilede yanıltma söz konusudur.B.K"nun 28/l. maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse hata esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz.Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable Şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
    Öte yandan, hile her türlü delille isbat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Hilenin öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluylada kullanılabilir.
    Somut olaya gelince; dava konusu 548 parsel, 10010 m2 tarla vasıflı taşınmazda , davacı ... 2615/11000, davalı ... 1677/2200 pay sahibi iken; 15.2.2010 tarihli resmi taksim sözleşmesi ile, Dalaman Kad. Müd. 3.2.2010 tarihli değişiklik beyannamesi, ... Belediye Encümeninin 14.1.2010 tarihli ve 4 sayılı kararı ile taşınmazın toplam 4240,36 m2"sinin bedelsiz kamuya terkten sonra kalan 5769,64 m2 lik kısmın 5 parçaya ifrazı sonucu, tarafların aralarında bedel ve miktar farkı gözetmeksizin yapmış oldukları rızai taksime göre, 1572 ,1573 1574 ve 1575 nolu parsellerin davalı ...; 1576 nolu parselin ise davacı ... adına isabet ettiği ve taksim nedeniyle adlarına sicil kaydı oluştuğu görülmektedir.
    Hemen belirtilmelidir ki, 3194 sayılı İmar Kanununun 15. maddesi hükmü gereğince ifraz veya tevhit işlemlerinin yapılabilmesinde karar mercii olarak görev 5393 Sayılı Yasanın 34.maddesine göre Belediye Encümenine aittir.
    Dosya kapsamına ve özellikle 10.4.2012 tarihli bilirkişi raporuna göre, tarafların paydaşı olduğu 548 sayılı kadastral parselin... Belediye Encümen kararına istinaden yapılan ifraz işlemine göre kamuya terkten sonra kalan 5769,64 m2 üzerinden, davalının payına karşılık 4398,04 m2 yer alması gerekirken, adına kayıtlı 1572, 1573, 1574, 1575 nolu parsellerin toplam alanı 5370,24 m2 olup, payına karşılık gelen miktardan 972,20 m2 fazla yer aldığı, davacının hissesine 1371,60 m2 yer isabet ettiği halde, 1576 parsel sayılı 399,40 m2 yerin tescil edildiği, payına karşılık 972,20 m2 eksik yer aldığının saptandığı; davalının, davacı ile 548 parsel sayılı taşınmazı fiilen paylaştıklarını ve 20 yıldan fazla süredir aynı şekilde kullandıklarını,davacının kullandığı alanın tamamının imâr planında park olarak ayrılan yere isabet ettğini, bu nedenle payından az yer düştüğünü savunduğu görülmektedir.
    Bilindiği üzere; paylı mülkiyete tâbi taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş ya da fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse, kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şüyuun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imâr uygulaması yapılmasına kadar korunması "ahde vefa" kuralının yanında Türk Medeni Kanunu"nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Öyleyse, parselasyon işlemi yapılmakla artık yeni oluşan mülkiyet durumuna göre değerlendirme yapılması gerekeceğinin ve taşınmazın öncesinde ki fiili kullanım durumunun sona erdiğinin kabulü gerekir.
    O halde, parselasyon işlemi sonucu park ve yola terkten sonra kalan miktar üzerinden tarafların payları oranında taksim yapılması gerekirken, davalının fiili kullanım durumuna göre, davacının kullandığı yerin park alanında kaldığı yönünde hilesi nedeniyle yapılan taksim sonucu davacının payına karşılık eksik yer tescil edilmiş olduğu sonucuna varılmaktadır.
    Hâl böyle olunca, belirlenen olgular, yukarıdaki açıklanan ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde, taraflar arasındaki rizai taksim işleminde hile olgusunun gerçekleşmiş olduğu dikkate alınarak, oluşan imar parselleri üzerinden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, delillerin taktirinde yanılgıya düşülerek davacının tapudaki rızai taksimi davalının hilesi sonucu gerçekleştirdiğini ispat edemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş olması isabetsizdir.
    Davacı vekilinin, temyiz itirazı yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 29.12.2012 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 990.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 17.12.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

    Hemen Ara