Esas No: 2011/11280
Karar No: 2011/14083
Karar Tarihi: 29.12.2011
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/11280 Esas 2011/14083 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Davacı, birkaç taşınmazda payına elatmanın önlenmesi ve ecrimisil istemiş, mahkeme ise davanın kısmen kabulüne karar vermiş. Ancak, paydaşlar arasında taksim veya fiili kullanım biçimi olmadığı takdirde, M.K'nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmesi gerektiği belirtilmiştir. Mahkemenin yapılan araştırma ve incelemenin yeterli olmadığı sonucuna varılarak kararın bozulması gerektiği kararlaştırılmıştır. Kararda bahsi geçen kanun maddeleri şunlardır: M.K'nun 706 ve 2. maddeleri, B.K'nun 213 maddesi ve T.K'nun 26. maddesi.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ŞİLE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/05/2010
NUMARASI : 2009/306-2010/372
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, açmış olduğu iptal ve tescil davası sonucunda 26 adet taşınmazın murisi İ. adına tesciline karar verildiğini ve anılan payların daha sonra kendisine intikal ettiğini, davalının uzun süredir taşınmazları kullandığını ve semerelerinden faydalandığını ileri sürerek, 241, 318, 461,474,480,641,675,773,776,779,817,826,846,850,889,913,917,962,1050,1145,1241,1357,1628,1635,1792,1890 parsel sayılı taşınmazlarda payına elatmanın önlenmesine ve ecrimisile karar verilmesini istemiştir.
Davalı, taşınmazların tamamının kendisi tarafından kullanılmadığını, ecrimisil talebinin haksız olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, yapılan keşif ile davalının müdahalesinin saptandığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, Tetkik Hakimi raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, 318, 461, 474, 480, 641, 675, 776, 817, 826, 846, 850, 889, 913, 917, 962, 1050, 1145, 1357, 1792, 1890 parsel sayılı taşınmazlarda davacı ve davalının dava dışı kişilerle birlikte paydaş oldukları, davacının çekişme konusu taşınmazlarda payına müdahalenin önlenmesi ve ecrimisil isteğiyle eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman isteyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyuun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere M.K.nun 706, B.K.nun 2l3, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne varki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyuun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " ahde vefa" kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyiniyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pek çok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.
O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.
Ne varki, mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin yukarıdaki ilkeleri kapsadığını ve hüküm vermeye elverişli olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur.
Hal böyle olunca, çekişme konusu taşınmazların her birinin kullanım durumlarının yukarıdaki ilkeler doğrultusunda araştırılması, paydaşlar arasında taksim veya fiili bir kullanım biçimi oluşup oluşmadığının saptanması ve hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
Davalının, temyiz itirazının kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerle (6100 Sayılı HMK’nun geçici 3. maddesi yollamasıyla) HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 29.12.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.