Esas No: 2018/7283
Karar No: 2020/8091
Karar Tarihi: 09.12.2020
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2018/7283 Esas 2020/8091 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Elatmanın Önlenmesi, Ecrimisil
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, bozma sonrası elatmanın önlenmesi talebi yönünden kabulüne, ecrimisil talebinin feragat nedeniyle reddine karar verilmiş olup hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R
Davacı vekili; müvekkilinin, ... ili, ... ilçesi 1591 ada 27 parsel sayılı taşınmazda dava dışı babası ve bazı kardeşleri ile birlikte 23/96 hisseyle paylı malik olduğunu, diğer paydaşlardan babası ..."ın vefat ettiğini, paydaşların taşınmazın kullanımı açısından kendi aralarında anlaşma yaptıklarını ve her bir paydaşın kendi payı üzerine ev yaptırdığını, davalının, davacının kardeşi Mehmet"in eşi olduğunu, kardeşinin 1995 yılında vefat etmesi üzerine eşi davalı ... ve çocuklarının açıkta kalmaması için kendi evinin üst katına yaptırılan dairede oturmalarına müsaade ettiğini, müvekkilinin yurtdışında kaldığı için evi sürekli kullanmadığını ve eve ihtiyacı olmadığını, geldiği zamanlarda da alt katta bulunan daireyi kullanacağını düşünerek üst kattaki daireyi kullanıma müsaade ettiğini, davalının üst kattaki daireyi kullanması karşılığında ücreti ileride ödeyeceğini belirttiğini, müvekkilinin yurtdışından dönüş yapacağını ve davalıdan üst kattaki evi boşaltmasını istediğini ancak davalının haksız işgaline devam ettiğini belirterek elatmanın önlenmesi ile dairenin tahliyesini ve ecrimisil ödenmesini dava ve talep etmiştir.
Davalı vekili; davacı ...’ın dairesinin zemin katta bulunduğunu, onun tarafından kullanıldığını, müvekkilinin buraya bir müdahalesinin söz konusu olmadığını, davalının muris ...’ın hissesinden kocası Mehmet vasıtasıyla intikal eden pay nedeniyle, taşınmaz üzerinde bulunan evin zemin üstü birinci katını yaptırdığını ve mirasçı sıfatıyla 17 yıldan bu yana nizasız ve fasılasız kullandığını, bu nedenle haksız ve yersiz açılan davanın reddini savunmuş, davacının dava açmak suretiyle davalıyı haksız olarak elem ve üzüntü içerisine sokması nedeniyle de manevi tazminat talebiyle karşı dava açmıştır.
Mahkemece, asıl dava bakımından taşınmazın fiili paylaşıma göre kullanıldığı; karşı dava yönünden ise manevi tazminat koşulları oluşmadığı gerekçesiyle her iki davanın da reddine karar verilmiştir. Hüküm taraflarca temyiz edilmiş, Yargıtay 1.Hukuk Dairesinin 2011/12536 Esas 2012/512 Karar sayılı ilamı ile davalı-karşı davacının manevi tazminat yönünden temyiz itirazları reddedilmiş, asıl dava bakımından ise yapılan araştırmanın hükme yeterli bulunmadığı, paylı mülkiyette, paydaşın taşınmazda payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa, açacağı elatmanın önlenmesi davasının dinlenemeyeceği, bunun yanında, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planı olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde durulması, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiğinin saptanması, harici veya fiili taksim yoksa, uyuşmazlığın değinildiği gibi M.K"nin müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmesi gerektiği belirtilmiş, somut olayda çekişmeli taşınmazın paydaşlarından olan ve ölü olduğu belirtilen kayınpederi Abdülkerim ile yine öldüğü söylenen kocası Mehmet vasıtasıyla davalının kendisinin ya da, kocası vasıtasıyla çocuklarının taşınmazda miras yoluyla paydaş konumunda bulunup bulunmadıkları; ayrıca, davalının bizzat paydaş konumunda olmasa da çocuklarından ötürü taşınmazı tebaan kullanıp kullanmadığı hususlarının da uyuşmazlığın çözümüne etki edeceği, hal böyle olunca; öncelikle, davalının kayınpederi Abdülkerim"in ve kocası Mehmet"in veraset ilamları veya verasete esas teşkil edecek içerikteki nüfus kayıtları getirtilerek davalının taşınmazda paydaş konumunda olup olmadığının ya da tebaan kullanan konumunda bulunup bulunmadığının açıklığa kavuşturulması; ondan sonra, belirtilen ilkeler çerçevesinde taşınmazda tüm paydaşları kapsayan bir taksim olgusunun oluşup oluşmadığının araştırılması ve sonucuna göre değerlendirme yapılarak bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve uygulama ile yetinilip hüküm kurulduğu gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Bozma üzerine yapılan yargılamada Mahkemece, Yargıtay 1.Hukuk Dairesinin ilamına uyularak eksik hususların giderildiği, davacının taksim sözleşmesinin varlığı konusunda bilgi sahibinin olmadığı, müstakil payına yönelik müdahalenin önlenmesini talep ettiği, ecrimisil talebinden vazgeçtiğini beyan ettiği belirtilerek, karşı davada verilen karar kesinleşmiş olduğundan yeniden karar verilmesine yer olmadığına, davacının ecrimisil talebinden vazgeçtiğinden reddine, davacının 1591 ada 27 parsel nolu taşınmazda bulunan 23/96 müşterek mülkiyet hükümlerine esas payı ile üst muris ..."dan gelen 27.720 iştirak halindeki payına davalının müdahalesinin menine karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Dava, paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi ve ecrimisil istemine ilişkindir.
Tüm dosya kapsamı ve toplanan delillerden; dava konusu ... ilçesi 1591 ada 27 parsel sayılı taşınmaz üzerinde davacının 23/96 hisse ile, davacının ve davalının eşi Mehmet’in babası muris Abdulkerim’in ise 570/2400 hisse ile paylı malik olduğu, bozma ilamı doğrultusunda dosyaya getirtilen Abdulkerim ve Mehmet’e ait veraset ilamlarına göre; davalının eşi Mehmet’in 22.03.1995 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak davalı eşi Hadre’yi ve çocuklarını bıraktığı, Mehmet’in babası Abdulkerim’in ise 04.04.1997 tarihinde öldüğü ve mirasçıları arasında Mehmet ve Hadre’nin çocuklarının olduğu, dolayısıyla dava konusu taşınmaz üzerinde davalı ...’nin çocuklarının paydaş olduğu, davacının kendi evinin üst katına Mehmet’in ölümü nedeniyle davalı ... ve çocuklarının oturması için ev yapıldığı, bu nedenle davalının bizzat paydaş konumunda olmasa da çocuklarından ötürü taşınmazı tebaan kullandığının anlaşıldığı, taşınmazda tüm paydaşları kapsayan bir taksimin söz konusu olmadığı, davacının ise kendi beyanından davalının kullandığı dairenin alt katında yani zeminde bulunan daireyi kullandığı anlaşılmıştır.
Hal böyle olunca; Yargıtay 1.Hukuk Dairesinin bozma ilamında da belirtildiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenmesini her zaman isteyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa, açacağı elatmanın önlenmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Eldeki dosyada taraflar paydaş olduğuna ve davacının dava konusu taşınmaz üzerinde bulunan evin zemin katını kullandığı sabit olduğuna göre anlatılan ilke çerçevesinde davanın reddine kararı verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile Yerel Mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK"nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, HUMK"un 440/III-1, 2, 3 ve 4. bentleri gereğince ilama karşı karar düzeltme yolu kapalı bulunduğuna ve peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 09.12.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.