Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/12526 Esas 2011/13961 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/12526
Karar No: 2011/13961
Karar Tarihi: 28.12.2011

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/12526 Esas 2011/13961 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Davacı, babası S.'nin davalılara kaçırmak amacıyla taşınmazları temlik ettiğini ileri sürerek miras payı oranında iptal tescil istemiş, ancak mahkeme dava konusu temlik işlemlerinin muvazaalı olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir. Davacı bu kararı temyiz etmiştir. Yargıtay ise muris muvazaası nedeniyle tapu iptali ve tescil isteğinde bulunanların, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünü açıklığa kavuşturarak adil bir çözüme ulaşması gerektiğini belirtmiştir. Ayrıca, mahkemenin yeterli araştırma yapmadığı ve tarafların tanıklarını dinlemediği gerekçesiyle kararı bozmuştur. Kanun maddeleri olarak ise Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddeleleri öngörülmüştür.
1. Hukuk Dairesi         2011/12526 E.  ,  2011/13961 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : MERİÇ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 09/06/2010
    NUMARASI : 2008/13-2010/93

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacı. miras bırakan babası S."nin, mirasçıdan mal kaçırmak amacıyla 20, 80 ve 235 parsel sayılı taşınmazlarını muvazaalı satış işlemiyle davalılar torunu ve gelinine temlik ettiğini ileri sürerek, miras payı oranında iptal tescil isteğinde bulunmuştur.
    Davalılar. davanın reddini savunmuşlardır.
    Mahkemece, dava konusu temlik işlemlerinin muvazaalı bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
     Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin olup; mahkemece, iddianın kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacının miras bırakanı S. D."in dava konusu taşınmazların da içinde bulunduğu 8 parça taşınmazını 27.3.2000 tarihinde ölünceye kadar bakım akdi ile davacı oğluna temlik ettiği, ancak daha sonra davacı oğlu A. aleyhine Meriç Asliye Hukuk Mahkemesinin 2003/14 E. 2003/105 K. Sayılı bakım sözleşmesinin iptali isteği ile açtığı davanın kabul edilerek ve temyiz edilmeyerek 12.9.2003 tarihinde kesinleştiği, mirasbırakan S.nin 11.10.2003 tarihinde Trakya Üniversitesi Hastanesinde yatarak tedavi gördüğü ve 11.11.2003 tarihinde taburcu olduğu , aynı gün dava dışı oğlu A. N.ye satış yetkisini de içeren vekaletname verdiği, vekil A... N..."nin ise mirasbırakana ait olup da eldeki davaya konu edilen taşınmazlardan 121 ada 80 sayılı parseli 12.11.2003 tarihinde kendi oğlu olan davalı Ö."e , 146 ada 235 sayılı ve 152 ada 20 sayılı parselleri de 13.11.2003 tarihinde kendi eşi olan davalı N."a satış suretiyle devrettiği görülmektedir.
    Davacı, mirasbırakanın vekil tayin ederek yapmış olduğu bu temliklerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.
    Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
    Bu durumda  yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay  sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.                             
    Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
    Somut olaya gelince; davacı A."in murisin oğlu, taşınmazların temlikinde kullanılan vekaletnamede adı geçen A. N.nin bir diğer oğlu, N."ın vekilin eşi, Ö."in ise N. ile A."den olma murisin torunu olduğu, taşınmazların davalılara temlikinden önce bu taşınmazları da kapsayacak şekilde dava dışı taşınmazlarla birlikte davacı A. ile Borçlar Kanununun 511. ve takip eden maddelerinde öngörülen ölünceye kadar bakım akdi yapıldığı, ancak bu akit sicile yansıtılmadan bakım alacaklısı muris tarafından bakım borçlusu Alaatin aleyhine açılan aktin iptali davasının Meriç Asliye Hukuk Mahkemesince kabulle sonuçlanarak aktin iptaline karar verildiği ve ondan sonra bu temliklerin gerçekleştirildiği ve bu davanın muris ile A."in arasının açılmasına vesile olduğu, bunun üzerine taşınmazların davalılara intikal ettirildiği anlaşılmaktadır.
    Öte yandan, temlike konu edilen taşınmazların değeri ile murisin diğer mal varlığının değeri arasındaki farkın tespiti bakımından mahkemece bir araştırma ve inceleme yapılmış olmadığı gibi yukarıda değinilen ilkeler gözetildiğinde bu tür iddiaların her türlü delille kanıtlanması mümkün olup tarafların göstermiş olduğu tanıklar dinlenerek murisin gerçek iardesinin açıklığa kavuşturulmamış olması da doğru değildir. Ayrıca, mirasbırakanın yeşil kart sahibi olduğu ve Kaymakamlığın 31.7.2008 havale tarihli yazısı ile mirasbırakanın ölümünden sonra yeşil kartın iptal edildiği, hastane giderlerinin çoğunun bu kart kullanılarak karşılandığı, çok cüzi bir miktarın elden karşılandığı da sabitir.
    Hal böyle olunca, yukarıda değinilen ilkeler de gözetilmek suretiyle taplanan ve toplanacak tüm delillerin bir arada değerlendirilerek, tarafların tanıkları da dinlenmek suretiyle hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir.          
    Davacının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollamasıyla) 1086 sayılı HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28.12.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


     

    Hemen Ara