Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, mirasbırakan S. D.’ın 52 ve 53 parsel sayılı taşınmazlarını, dava dışı oğlu E. D.’a devrini sağlamak amacıyla bacanağı R. K.’a mirastan mal kaçırmak amaçlı ve muvazaalı olarak tapuda satış göstermek suretiyle temlik ettiğini, gerçekte bağış yapıldığını ileri sürerek tapu kaydının iptali ile murisleri adına tesciline karar verilmesini istemiş, 02/11/2010 tarihli ıslah dilekçesi ile muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal tescil olmadığı taktirde tenkis isteğini bildirmiş, 04/05/2011 tarihli celsede de tenkis isteğinden feragat etmiştir.
Davalı, alım gücü olduğunu, taşımazı rayiç değeri üzerinden bedeli karşılığında satın aldığını, dava dışı E.’e kiraladığını, kira sözleşmesinde prefabrik konut inşa etmesi karşılığında ilk iki yıl bedelsiz oturacağının kararlaştırıldığını, kira bedellerini düzenli ödediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, duruşma talebi dava değeri yönünden reddedilip, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava; muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece; kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.
Davada ileri sürülen iddianın içeriğine göre; miras bırakanın yapmış olduğu temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu belirtilmek suretiyle terekeye (tüm mirasçılara) iade isteğinde bulunulduğu ve mirasbırakanın ölüm tarihine göre terekesinin Türk Medeni Kanununun 701 ila 703.maddeleri gereğince elbirliği mülkiyetine tabi olduğu sabittir.
Hemen belirtilmelidir ki, elbirliği (iştirak) halinde mülkiyet, yasa veya yasada belirtilen sözleşmeler uyarınca aralarında ortaklık bağı bulunan kişilerin, bu ortaklık nedeniyle bir mala veya hakka birlikte malik olma durumudur.
Medeni Kanunun 701-703 maddelerinde düzenlenen bu tür mülkiyetin ( ortaklığın ) tüzel kişiliği olmadığı gibi eşya üzerinde ortaklardan her birinin doğrudan doğruya bir hakkı da yoktur. Mülkiyet bir bütün olarak ortaklardan tümüne aittir. Başka bir anlatımla ortaklık tasfiye oluncaya kadar ortaklardan birinin ayrı mal veya hak sahipliği bulunmayıp, hak sahibi ortaklıktır. Değinilen mülkiyet türünde malikler mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil, ortaktır. Bu kural, Medeni Kanunun 701 maddesinde (...Kanun ve kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir.
Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır.) biçiminde açıklanmıştır. Elbirliği (İştirak) halinde mülkiyetin bu özelliği itibariyle ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Şayet yasa veya elbirliği (iştirak) halinde mülkiyeti oluşturan anlaşmada ortaklık adına hareket etme yetkisinin kime ait olacağı belirtilmemişse, ortaklığın tasfiyesini isteme hakkı dışındaki tüm işlemlerde ortakların (iştirakçilerin) oybirliği ile karar almaları ve birlikte hareket etmeleri zorunluluğu vardır.
Medeni Kanunun 702/2 maddesi bu yönde açık hüküm getirmiştir. Ancak, açıklanan kural yargısal uygulamada kısmen yumuşatılmış bir ortağın tek başına dava açabileceği, ne varki, davaya devam edebilmesi için öteki ortakların olurlarının alınması veya miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerektiği kabul edilmiştir. (11.l0.982 tarih l982/3-2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı) Nitekim bu görüş bilimsel alanda da aynen benimsenmiştir.
Somut olayda, elbirliği ( iştirak) halinde mülkiyet söz konusu olup dava dışı ortaklar bulunmaktadır. Hal böyle olunca, davaya katılmayan ortakların olurlarının alınması ya da miras şirketine Medeni Kanunun 640. maddesi uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerekirken “davanın görülebilirlik koşulu” gözardı edilerek yazılı olduğu üzere davanın esası hakkında hüküm kurulması doğru değildir.
Davacının temyiz itirazları açıklanan nedene hasren yerindedir. Kabulüyle hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesine göre) 1086 sayılı HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazları yönünden işin esasının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 27.12.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.