Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2015/10445 Esas 2015/13349 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
18. Ceza Dairesi
Esas No: 2015/10445
Karar No: 2015/13349
Karar Tarihi: 14.12.2015

Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2015/10445 Esas 2015/13349 Karar Sayılı İlamı

18. Ceza Dairesi         2015/10445 E.  ,  2015/13349 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Sulh Ceza Mahkemesi


    Sanık ..."ın hakaret suçundan TCK"nın 125/1, 62 ve 52. maddeleri uyarınca 1500 TL adli para cezası ile, yaralama suçundan ise TCK"nın 86/2-3.a, 62 ve 52. maddeleri gereğince 3000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve yaralama suçundan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair, Çaykara Sulh Ceza Mahkemesinin 15/01/2014 tarihli kararının, Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 18/07/2014 tarih ve 262631 sayılı istem yazısıyla Dairemize gönderilen dava dosyası incelendi.
    İstem yazısında; “Dosya kapsamına göre;
    1- Adli Tıp Kurumu Trabzon Grup Başkanlığının 10/10/2013 tarihli ve 2013/3834 sayılı raporuna göre müştekinin yüzünde sabit iz açısından değerlendirme yapılabilmesi için şahsın olay tarihinden 6 ay sonra muayene edilmek üzere evrak ve raporlarla birlikte yeniden Adli Tıp Kurumuna şevkinin gerektiğinin bildirilmesi karşısında sanığın müştekiye karşı gerçekleştirdiği yaralama eyleminin 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 87/1-e maddesine girip girmediğinin belirlenebilmesi için müştekinin 6 aylık süre sonunda yeniden Adli Tıp Kurumuna sevk edilerek kati raporunun aldırılmasından sonra sanığın hukuki durumunun tayin edilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesinde,
    2- Gerekçeli kararın delillerin tartışılması ve kanaat bölümünde sanık Ayşe"nin her iki suçunun hükmün açıklanmasının geri bırakılması kapsamına alınarak hüküm tesis edildiği belirtildiği halde hüküm fıkrası kısmında sadece yaralama suçu açısından hükmün açıklanmasının geri bırakılması müessesinin uygulanarak kararın infazında tereddüt oluşturacak şekilde çelişkiye sebebiyet verilmesinde, İsabet görülmemiştir.” denilmektedir.
    I-Olay:
    Çaykara Sulh Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, sanığın hakaret suçundan 1500 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, yaralama suçundan da 3000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, yoklukta verilen kararın sanığa tebliğ edilerek temyiz ve itiraz edilmeksizin kesinleşmesi üzerine, infaz aşamasında gerekçeli karardaki CMK’nın 231. maddesine yönelik çelişki nedeniyle ve yaralama suçu açısından adli tıp raporunda, olay tarihinden itibaren 6 ay sonra yüzde sabit eser açısından muayenesi gerektiği belirtilmesine rağmen kati rapor alınmadan hüküm kurulması nedeniyle kanun yararına bozma yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
    II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:
    Kısa kararda hakaret suçundan CMK’nın 231. maddesinin uygulanmasına yönelik bir hükme yer verilmeyen sanıkla ilgili yazılan gerekçeli kararda, koşulları oluştuğundan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiğinin belirtilmesine dair hukuka aykırılığa ve yaralama suçu açısından adli tıp raporunda, olay tarihinden itibaren 6 ay sonra yüzde sabit eser açısından muayenesi gerektiği belirtilmesine rağmen kati rapor alınmadan hüküm kurulmasının hukuka uygun olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
    III- Hukuksal Değerlendirme:
    1- Hükmün açıklanmasının geri bırakılması husuna ilişkin olarak:
    Öğretide “olağanüstü temyiz” olarak adlandırılan kanun yararına bozma olağanüstü yasa yolunun koşulları ve sonuçları, “kanun yararına bozma” adı ile 5271 sayılı CMK’nın 309 ve 310. maddelerinde düzenlenmiştir.
    5271 sayılı Kanun’un 309. maddesi uyarınca, hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtayca bozulması istemini yasal nedenlerini açıklayarak, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak Yargıtay ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtayca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir.
    Böylece ülke sathında uygulama birliğine ulaşılacak, hâkim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıklar ile uygulamadaki esaslı yanlışlar ve esasa etkili usul yanılgılarının, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi sağlanacaktır.
    Kanun yararına bozma yasa yoluna, istinaf ve temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiş hüküm ve kararlara karşı gidilmesi nedeniyle kesin hükmün otoritesinin bütünüyle zedelenmemesi amacıyla bu yola başvurabilmek için hukuka aykırılık halinin ciddi boyutlara ulaşması gerekmektedir.
    Anayasanın 141/3. maddesinde belirtildiği üzere, mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli yazılması gerekmektedir.
    5271 sayılı CMK’nın “Hükmün gerekçesinde gösterilmesi gereken hususlar” başlıklı 230. maddesinde; (1) Mahkûmiyet hükmünün gerekçesinde aşağıdaki hususlar gösterilir:
    a) İddia ve savunmada ileri sürülen görüşler.
    b) Delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin belirtilmesi; bu kapsamda dosya içerisinde bulunan ve hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin ayrıca ve açıkça gösterilmesi.
    c) Ulaşılan kanaat, sanığın suç oluşturduğu sabit görülen fiili ve bunun nitelendirilmesi; bu hususta ileri sürülen istemleri de dikkate alarak, Türk Ceza Kanununun 61 ve 62. maddelerinde belirlenen sıra ve esaslara göre cezanın belirlenmesi; yine aynı Kanunun 53 ve devamı maddelerine göre, cezaya mahkûmiyet yerine veya cezanın yanı sıra uygulanacak güvenlik tedbirinin belirlenmesi.
    d) Cezanın ertelenmesine, hapis cezasının adlî para cezasına veya tedbirlerden birine çevrilmesine veya ek güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına veya bu hususlara ilişkin istemlerin kabul veya reddine ait dayanaklar.” hükmüne yer verildiği,
    Aynı Kanun’un 289. maddesinin (g) fıkrasında da hükmün 230. madde gereğince gerekçeyi içermemesi, hukuka kesin aykırılık halleri arasında sayılmıştır.
    İnceleme konusu somut olayda; sanık hakkında hakaret suçundan hüküm kurulurken, CMK’nın 231. maddesinin uygulanmasına yönelik bir hükme yer verilmemesine karşın, gerekçeli kararda koşulları oluştuğundan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği belirtilmiş ve gerekçeli karardaki bu çelişki kanun yararına bozma konusu yapılmıştır.
    Mahkemece sanık hakkında yaralama suçundan kurulan hükümde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, ancak hakaret suçundan hüküm kurulurken hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin hususların kısa kararda yazımının unutulduğu anlaşılmıştır, zira bu kararın gerekçesi yazılırken sanık hakkında her iki suçtan da hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının şartlarının oluştuğu belirtilerek her iki suç için de hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiğinin yazılı olduğu görülmüştür.
    Bu çerçevede CMK"nın 230. maddesine aykırı şekilde, mahkemece kısa kararla, gerekçeli karar arasında açık çelişki oluşturulduğu ve bu durumun aynı Kanun’un 289/1-g maddesine göre hukuka kesin aykırılık halini oluşturması karşısında, kanun yararına bozma isteminin kabulüne karar verilmiştir.
    2- Yüzde sabit eser açısından kati rapor aldırılmadan hüküm kurulması husuna ilişkin olarak:
    TCK"nın 86. maddesinin 1. ve 2. fıkraları: “(1) Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
    (2) Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbi müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması halinde, mağdurun şikayeti üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezasına hükmolunur.” hükümlerini,
    87/1-c maddesi ise : “Kasten yaralama fiili, mağdurun; yüzünde sabit ize neden olmuşsa, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, bir kat artırılır. Ancak, verilecek ceza, birinci fıkraya giren hâllerde üç yıldan, üçüncü fıkraya giren hâllerde beş yıldan az olamaz.” hükmünü içermektedir.
    Somut olayda, müştekinin yaralanması hakkında düzenlenen Adli Tıp Kurumu Trabzon Grup Başkanlığı"nın 10/10/2013 tarihli ve 2013/3834 sayılı raporunda, müştekinin yaralanmasının basit tıbbi müdahale ile giderilebilir olduğu belirtildikten sonra müştekinin sol kaş dış kısmında immatür nebde saptanmış olup, müştekinin yüzünde sabit iz açısından değerlendirme yapılabilmesi için müştekinin olay tarihinden 6 ay sonra muayene edilmek üzere evrak ve raporlarla birlikte yeniden Adli Tıp Kurumuna sevkinin gerektiğinin bildirildiği görülmüş, ancak Mahkemece müşteki yeniden adli tıp kurumuna sevk edilmeden sanık hakkında TCK"nın 86/2 maddesi uyarınca hüküm kurulduğu anlaşılmıştır.
    Müşteki hakkında düzenlenen Trabzon Adli Tıp Grup Başkanlığı"nın 10/10/2013 tarihli adli raporunda, yüzde sabit iz yönünden olay tarihinden 6 ay geçtikten sonra tekrar muayene edilerek rapor düzenlenebileceğinin belirtilmesine rağmen olay tarihinden 6 ay geçmeden müşteki hakkında alınan 10/10/2013 tarihli raporun hükme esas alınarak eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması hukuka aykırı bulunmuştur.
    IV- Sonuç ve Karar:
    Yukarıda açıklanan nedenlerle;
    1-Hakaret suçundan sanık ... hakkında, Çaykara Sulh Ceza Mahkemesi"nce verilen 15/01/2014 tarih ve 2013/102 esas, 2014/12 sayılı kararın, 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
    2-Aynı Kanun maddesinin 4-b fıkrası gereğince, sonraki işlemlerin mahallinde tamamlanmasına,
    3- Yaralama suçundan sanık ... hakkında, Çaykara Sulh Ceza Mahkemesi"nce verilen 15/01/2014 tarih ve 2013/102 esas, 2014/12 sayılı kararın CMK"nın 309. maddesi uyarınca, (1) nolu kanun yararına bozma istemi yönünden aleyhe sonuç doğurmamak ve yeniden yargılama yapılmamak üzere BOZULMASINA, 14.12.2015 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

    Hemen Ara