Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/11265 Esas 2011/13517 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/11265
Karar No: 2011/13517
Karar Tarihi: 22.12.2011

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/11265 Esas 2011/13517 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Davalıya ait taşınmazın tapu kayıt miktarından fazla tespit ve tecsil edilmesi nedeniyle davacının tapu iptal ve tescil isteğiyle açtığı davada, yerel mahkeme davanın hak düşürücü süreden reddine karar vermiş, ancak daha sonrasında Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen 5841 Sayılı Yasa'nın hak düşürücü süre ile ilgili hükmüne rağmen, kadastro işlemleri sebebiyle açılan davalar nedeniyle yargılama giderlerinden ve avukatlık ücretinden davalı tarafın sorumlu tutulup tutulamayacağı hususunun değerlendirilmesi gerekçesiyle karar bozulmuştur. Kararın Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararından sonra doğru olmadığı kabul edilmiştir ve İçtihadı Birleştirme Kararı'na uygun şekilde, tarafların iddiaları doğrultusunda gerekli araştırma ve inceleme yapılarak uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması için hükmün bozulması kararlaştırılmıştır. Kanun maddeleri olarak, davayı etkileyen 5841 Sayılı Yasa'nın Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen hak düşürücü süre hükmü ve yargılama giderleri ile avukatlık ücreti sorumluluğunu düzenleyen 3402 Sayılı Yasa'nın 36/A maddesi belirtilmiştir.
1. Hukuk Dairesi         2011/11265 E.  ,  2011/13517 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : ANTALYA 6. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 20/05/2011
    NUMARASI : 2011/193-2011/189

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacı birinci derece doğal sit alanı içerisinde yer alan davalıya ait 6110 ada 9 parsel sayılı taşınmazın geldisini teşkil eden 930 numaralı kadastral parselin dayanak tapu kayıt miktarından fazla tespit ve tecsil edildiğini, dayanak kayıt sınırlarının bataklık ve göl olup, genişletilmeye elverişli olduğundan miktarı ile geçerli olduğunu ileri sürerek iptal ve tescile karar verilmesini istemiştir.
    Davalı, davanın reddini savunmuştur.
    Davanın hak düşürücü süreden dolayı reddine ilişkin olarak verilen karar Dairece 6099 sayılı Yasa hükümleri uyarınca yargılama giderleri yönünden değerlendirme yapılması gerekçesi ile bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda, iptal ve tescil isteği 2010/ 174-217 esas karar sayılı kararla kesinleştiğinden, yeniden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
    Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
    Dava; tapu iptal, tescil isteğine ilişkin olup, yerel mahkemece son kurulan hüküm Dairece; 14.03.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasa hükümleri uyarınca hak düşürücü süreden dolayı davanın reddinin doğru olduğu, ancak 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 Sayılı Yasanın 16. maddesiyle 3402 Sayılı Yasanın 36. maddesi hükmüne bazı ilaveler getiren 36/A maddesi hükmüne göre kadastro işlemleri sebebiyle açılan davalar nedeniyle yargılama giderlerinden ve avukatlık ücretinden davalı tarafın sorumlu tutulup tutulamayacağı hususunun değerlendirilmesi gerekçesiyle kararın bozulduğu görülmektedir.
    Gerçekten de; işin esası bakımından 5841 sayılı Yasanın yürürlüğü döneminde davanın hak düşürücü süreden reddedilmiş olması doğrudur. Ancak anılan yasa Anayasa Mahkemesinin 12.05.2011 tarih 2009/31 E. 2011/77 K. sayılı kararı ile iptal edilmiş ve daha sonra 23.7.2011 tarihinde karar resmi gazetede yayımlanarak iptal hükmü yürürlüğe girmiştir.
    Öyle ise, kesin hüküm halini almamış ve kazanılmış hakkın istisnasını teşkil eden bu durum karşısında 5841 Sayılı Yasa hükümleri uyarınca davanın reddine ilişkin olarak kurulan hükmün, verildiği tarih itibarıyla doğru olduğu düşünülse ve ayrıca Anayasanın 153.maddesine göre iptal kararı geriye yürümezse de 10.3.1969 gün ve 1/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçe bölümünde belirtildiği üzere iptal, kesin şekilde çözüme bağlanmış uyuşmazlıkları etkilemez ve henüz anlaşmazlık hali devam ediyorsa iptalin kapsamına girer. Öyleyse, davanın hak düşürücü süreden reddine ilişkin kurulan kararın Anayasa Mahkemesi’nin anılan iptal kararından sonra doğru olduğu söylenemez. Zira, kamu düzeninin söz konusu olduğu bütün haller istisnanın kapsamına girer.
    Hal böyle olunca; işin esasının 28.11.1997 tarih 5/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına göre değerlendirilmesi, davanın kısmen veya tamamen kabulü halinde de, 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasa hükümleri de gözetilerek taraf iddiaları doğrultusunda gerekli araştırma ve inceleme yapılmak suretiyle uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması bakımından karar bozulmalıdır.
    Davacının temyiz itirazının kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesine göre) HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 22.12.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

     

    Hemen Ara