Esas No: 2011/14506
Karar No: 2011/13460
Karar Tarihi: 22.12.2012
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/14506 Esas 2011/13460 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Ankara 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde görülen davada, davacı tarafın kayden malik olduğu bir parselde davalıların haksız yapılaşma yaptığı iddiasıyla yıkım ve ecrimisil isteğiyle açtığı davanın asıl ve birleşen bölümlerinin kısmen kabul edildiği kararın temyiz edilmesi sonucunda, yapılan imar uygulaması sonucu yapıların dava konusu taşınmazda kaldığı belirlendi. Bu nedenle, imar kanununun 18. maddesi uyarınca yapı bedellerinin davalılara ödenmesi gerektiği, davalılardan ecrimisil de talep edilemeyeceği gerekçesiyle asıl ve birleşen davanın kısmen kabul, kısmen reddine karar verildi. Ancak, elatmanın önlenmesi ve yıkım isteği bakımından harç ikmalinin yapılmaması doğru olmadığı, yargılama giderlerinin davacı taraf üzerinde bırakılması gerekirken davalı tarafın sorumlu tutulamayacağı belirtildi. Kararda geçen kanun maddeleri ise; 3194 sayılı imar kanunu ve 2981 sayılı yasa.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ANKARA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/04/2010
NUMARASI : 2007/328-2010/91
Taraflar arasında birleştirilerek görülen davada;
Davacı, kayden maliki olduğu 37097 ada 10 parsel sayılı taşınmazda davalıların gecekondu vasfında yapı ve eklentilerinin bulunduğunu, uyarılara rağmen haksız kullanımlarını devam ettirdiklerini ileri sürerek elatmanın önlenmesine, yıkım ve ecrimisil isteğinde bulunmuş, yargılama sırasında davalılar A., İ, A ve R hakkındaki davalarını atiye terk etiğini bildirmiştir.
Bazı davalılar, dava konusu taşınmazdaki yapılarının imar uygulamasıyla dava konusu taşınmazda kaldığını,şuyulandırma öncesinde tapu tahsis belgeleri olup, bilahare kayden malik olduklarını, kendilerinden ecrimisil istenemeyeceğini , yapı bedellerinin de taraflarına ödenmesi gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davalıların kadastral parselde tapu tahsis belgeleri olup, imar sonrası başka taşınmazlarda paydaş oldukları,yapılarının imar uygulaması sonucunda dava konusu taşınmazda kaldığı, bu durumda İmar Kanununun 18. maddesi uyarınca yapı bedellerinin davalılara ödenmesi gerektiği, davalılardan ecrimisil de talep edilemeyeceği gerekçesiyle, asıl ve birleşen davanın kısmen kabul, kısmen reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili ile davalı C. vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Asıl ve birleşen dava, imar parseline elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, asıl ve birleşen davaların kısmen kabullerine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 37097 ada 10 parsel sayılı taşınmazın 25.05.1992 tarihinde imar uygulaması ile Hazine adına kayıtlı iken 9.12.2004 tarihinde satış suretiyle davacı adına tescil edildiği, taşınmazın imar parseli olup, öncesinin hazineye ait 2172 ada 1 sayılı kadastral parsel olduğu ve kayıtta çok sayıda tahsis şerhlerinin bulunduğu anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın (mütemmim cüz"ün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı üzerinde bulunduğu arza bağlıdır. Bu husus M.K.nun 684. maddesinde açıkca vurgulanmıştır. Ne var ki, yürürlükten kalkmış olan 6785 sayılı yasanın l605 sayılı yasa ile değişik 42/c ve halen yürürlükte bulunan 3l94 sayılı imar yasasının l8. maddelerinde özel hükümler getirilmek suretiyle ayrılmaz parça (mütemmim cüz) olan yapı ile arz arasındaki hukuki ilişki kesilmiş bazı durumlarda yapı, üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı yada ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerine kullanma imkanı sağlanmıştır.
Öte yandan, zeminin maliki olan kişinin taşınmazı bizzat kullanma yetkisi sınırlanmış, ayrılmaz parça (mütemmim cüz) durumunda olan yapı üzerinde tasarruf etme gücü özel yasa ile kısıtlanmıştır.
298l sayılı yasanın 3290 sayılı yasa ile değişik l0/c maddesi de aynı doğrultuda hüküm getirmiştir.
Gerçekten, bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşaa etmiş imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamaz. İşte bu nedenle yukarıda değinildiği gibi yasa koyucu imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğunu duymuştur.
Somut olayda; davalıların imar öncesi tapu tahsis belgeleri olup, 3194 Sayılı Yasanın 18. maddesi uyarınca bedele hak kazanacakları kuşkusuzdur. Nitekim mahkemece de, keşfen bilirkişiler aracılığıyla belirlenen bedele hükmedilmiş olmasında ve ecrimisil talebinin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Davacının temyiz itirazları yerinde değildir, reddine.
Davalı C.’in temyiz itirazlarına gelince;asıl ve birleşen dava dilekçelerinde ecrimisil istemi yönünden dava değeri gösterilmiş, elatmanın önlenmesi ve yıkım istekleri bakımından ise herhangi bir değer belirtilmemiş; yargılama sırasında çekişmeli taşınmazın elatılan kısmı ile yıkımı istenilen muhdesatların dava tarihi itibariyle harca esas değerleri tespit edilmesine rağmen harç tamamlanmamış ve mahkemece sadece hükmedilen yapı bedelleri üzerinden nispi harç alınmasına karar verilmek suretiyle neticeye gidilmiştir.
Oysa, iddianın içeriği ve ileri sürülüş biçiminden davanın taşınmaz malın aynına ilişkin olduğu ve konusunu oluşturan hakkın para ile değerlendirilmesinin mümkün bulunduğu açıktır. Bu tür bir davada, HUMK"nun 413 ve 492 Sayılı Harçlar Kanununun 16.maddesi uyarınca dava değerinin ve buna göre alınacak harcın elatılan yerin değeri ile talep edilen ecrimisil değeri elatılan yerin değeri ile yıkımı istenilen yapı değerinin toplamından (4.3.1953 tarih 10/2 Sayılı İ.B.K.) ibaret olacağı kuşkusuzdur. Başka bir ifade ile, elatmanın önlenmesi davaları Harçlar Yasasının 16. maddesi uyarınca nispi harca tabi olup, harç ikmali yapılmadan davanın sürdürülmesi olanaksızdır.
Öte yandan, Harçlar Kanunu harç alınması veya tamamlanmasını yanların isteklerine bırakmamış, değinilen yönün mahkemece kendiliğinden (re"sen) gözetilmesini ve harcın yatırılmaması halinde de ne gibi bir mukteza tayin edileceğini 30.ve 32.maddelerinde hükme bağlamıştır.
Hal böyle olunca; elatmanın önlenmesi ve yıkım isteği bakımından harç ikmalinin yapılması; öte yandan yukarıda değinilen ilkelerde açıklandığı üzere, 3194 Sayılı Yasanın 18. maddesi gereğince yapılan imar uygulaması sonucunda, başka bir ifade ile idari tasarrufla davalı yapısı davacı taraf taşınmazında kaldığına göre, mevcut durumun oluşumunda kusuru bulunmayan davalının harç ve yargılama giderlerinden ve bu giderlerden sayılan avukatlık ücretinden sorumlu tutulamayacağı gözetilerek, yargılama giderlerinin davacı taraf üzerinde bırakılması gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davalı C.’in temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü(6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 22.12.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.