Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/11987 Esas 2011/13446 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/11987
Karar No: 2011/13446
Karar Tarihi: 22.12.2011

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/11987 Esas 2011/13446 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Dava, kayden davalıya ait taşınmazın kıyı kenar çizgisi içinde kalan kısmının tapusunun iptali ve tescil harici bırakılması istemiyle açılmıştır. Yerel mahkeme, hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir. Ancak daha sonra çıkarılan 6099 sayılı Yasa ile kadastro işlemleri sebebiyle açılan davalar nedeniyle yargılama giderlerinin davalı tarafından karşılanmayacağı hükme bağlanmıştır. Bu nedenle, mahkeme kararı bozulmuş ve uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması için yeniden değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir. Kanun maddeleri: 5841 Sayılı Yasa, 6099 Sayılı Yasa, 3402 Sayılı Yasa'nın 36/A maddesi.
1. Hukuk Dairesi         2011/11987 E.  ,  2011/13446 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : SİLİVRİ 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 06/07/2011
    NUMARASI : 2011/408-2011/402

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacı, kayden davalıya ait 16 parsel sayılı taşınmazın kıyı kenar çizgisi içinde kaldığını ileri sürerek, taşınmazın kıyı kenar çizgisi içinde kalan kısmının tapusunun iptali ile tescil harici bırakılmasına karar verilmesini istemiştir.
    Davalı, davanın reddini savunmuştur.
    Davanın reddine dair verilen karar, Dairece; “... 14.3.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasa hükümleri uyarınca kadastro tespitiyle dava tarihi arasında 3402 Sayılı Yasanın 12/3.maddesinde öngörülen hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle ve hükmüne uyulan bozma ilamı uyarınca davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı, ancak davalı yargılama giderlerinden sorumlu tutulmuş ise de, sonradan 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 Sayılı Yasanın 16.maddesiyle değişik 3402 Sayılı Yasanın 36/A maddesindeki; “... yargılama giderlerinin davalıya yükletilemeyeceği” hükmünün getirilmiş olması karşısında, davalının yargılama giderlerinden sorumlu tutulamayacağının açık olduğu, hal böyle olunca anılan yasal düzenleme gözetilmek suretiyle yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılması, bunun yanı sıra yeni yasa hükümleri çerçevesinde davalı lehine avukatlık ücreti verilip verilmeyeceğinin irdelenip, değerlendirilmesi gerektiği ” hususlarına değinilerek bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak, davanın reddine karar verilmiştir.
    Karar, davacı vekili ile davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü.
    Dava; tapu iptal ve kayıt terkini isteğine ilişkin olup, yerel mahkemece son kurulan hükmün temyizi üzerine; 14.03.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 sayılı Yasa hükümleri uyarınca hak düşürücü süreden dolayı davanın reddinin doğru olduğu, ancak 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 Sayılı Yasanın 16. maddesiyle 3402 Sayılı Yasanın 36. maddesi hükmüne bazı ilaveler getiren 36/A maddesi hükmüne göre kadastro işlemleri sebebiyle açılan davalar nedeniyle yargılama giderlerinden davalı tarafın sorumlu tutulamayacağı, bu nedenle yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılması ve davalı lehine avukatlık ücreti verilip verilmeyeceğinin de değerlendirilmesi gerektiği gerekçesiyle kararın bozulduğu görülmektedir.
    Gerçekten de; işin esası bakımından 5841 sayılı Yasanın yürürlüğü döneminde davanın hak düşürücü süreden reddedilmiş olması doğrudur. Ancak anılan yasa Anayasa Mahkemesinin 12.05.2011 tarih 2009/31 E. 2011/77 K. sayılı kararı ile iptal edilmiş ve 23.07.2011 tarihinde de karar resmi gazetede yayımlanarak iptal hükmü yürürlüğe girmiştir.
    Öyle ise, kesin hüküm halini almamış ve kazanılmış hakkın istisnasını teşkil eden bu durum karşısında 5841 Sayılı Yasa hükümleri uyarınca davanın reddine ilişkin olarak kurulan hükmün, verildiği tarih itibarıyla doğru olduğu düşünülse ve ayrıca Anayasanın 153.maddesine göre iptal kararı geriye yürümezse de 10.3.1969 gün ve 1/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçe bölümünde belirtildiği üzere iptal, kesin şekilde çözüme bağlanmış uyuşmazlıkları etkilemez ve henüz anlaşmazlık hali devam ediyorsa iptalin kapsamına girer. Öyleyse, davanın hak düşürücü süreden reddine ilişkin kurulan kararın Anayasa Mahkemesi’nin anılan iptal kararından sonra doğru olduğu söylenemez. Zira, kamu düzeninin söz konusu olduğu bütün haller istisnanın kapsamına girer.
    Hal böyle olunca; işin esası hakkında 28.11.1997 tarih 5/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı doğrultusunda değerlendirme yapılmak ve yargılama masrafları yönünden de 6099 sayılı Yasa hükümleri gözetilmek suretiyle uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması için karar bozulmalıdır.
    Tarafların belirtilen sebeplerle temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün 12.01.2011 tarihinde kabul edilen ve 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesine göre) HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 22.12.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

     

    Hemen Ara