Esas No: 2011/12133
Karar No: 2011/13384
Karar Tarihi: 21.12.2011
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/12133 Esas 2011/13384 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : SÖKE 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/12/2007
NUMARASI : 2004/97-2007/469
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, 299 parsel sayılı taşınmazın 1/10 payının S. mirasçıları, 1/10 payının Z. mirasçıları adına kayıtlı olduğu dönemde S. mirasçılarından S. kızı Z."in mirasçılarının miras paylarını O. Ö."e sattıkları, ancak tapuda işlem yapılırken yanlışlıkla Z. mirasçıları adına kayıtlı 1/10 payın O. adına tescil edildiğini, bu payın sırasıyla dava dışı M.A."ye ve ondanda satış suretiyle kendisi adına tescilin yapıldığını, yanpılan hatanın anlaşılması üzerine Tapu Sicil Müdürlüğünün açtığı dava sonucu Söke Sulh Hukuk Mahkemesinin 1982/654 esas – 1985/800 karar sayılı kararı ile adına kayıtlı payın iptal edilerek S. mirasçıları adına yeniden sicil oluşturulduğunu, hüküm yerinde “S. mirasçılarından Z. vasıtası ile mirasçı olanların paylarını B. İ. satmışlardır” şerhinin yazılmasına karar verildiğini, adına oluşan şerh bulunmasına rağmen satın aldığı payın tapu kaydında görülmediğini ileri sürerek, tapu iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur.
Davalı idare, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, kesin hüküm nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, kesin hüküm nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; 19.11.1959 tarihinde kesinleşen kadastro tespiti ile 299 parselin 1/10 payının ölü Süleyman mirasçıları, 1/10 payın ise ölü Z. mirasçıları adına tescil edildiği, ölü S. mirasçılarından Z."in payının davacının bayii olan O. Ö. satıldığı, ondan dava dışı kişilere ve en sonunda da davacıya satıldığı anlaşılmaktadır.
Davacı, ölü S. mirasçılarından Z."ip payının O.Ö.e satılmasına rağmen tapu memurlarının hatası sonucu 1/10 pay sahibi ölü Z. mirasçılarına ait payın devrinin yapıldığını ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.
Gerçekten de, 1/10 pay sahibi ölü Z. mirasçılarının O.Ö. aleyhine açtıkları Söke Asliye Hukuk Mahkemesinin 1976/584 esas sayılı davanın kabul edilerek ölü Z. mirasçıları adına tescil kararının verildiği, Tapu Sicil Müdürlüğünün tüm kayıt malikleri aleyhine açtığı Söke Sulh Hukuk Mahkemesinin 1982/654 esas sayılı dava ile tapudaki payların düzeltilmesinin istenildiği, B. İ.(eldeki davanın davacısı) adına olan payın iptaline ve beyanlar hanesine" S. mirasçılarından Z. vasıtasıyla mirasçı olanların paylarını B. İ."a satmışlardır" şerhinin yazılmasına karar verildiği görülmüştür.
Mahkemece, Söke Sulh Hukuk Mahkemesinin 1982/654 esas sayılı dosyasında aynı konuda aynı sebebe ilişkin verilmiş karar olduğunu ve kesin hüküm oluştuğunu benimseyerek davanın reddine karar verilmiştir.
Bilindiği üzere; maddi anlamda kesin hüküm, yargısal (kazai) kararlara tanınan yasal gerçeklik (hakikat) vasfıdır.Bu vasıf yargısal (kazai) kararların gerçeğe (hakikata) uygun olarak verildiğinin kabul edilmesini zorunlu kılar.Kesin hüküm kuralı, haklı ve adil kararların korunması yanında, kişiler arasındaki çekişmelerin sonsuza dek davam etmesini önlemek, toplumun istikrar ve düzenini sağlamak, hukukun ve yargının güvenirliğini korumak amacıylada kabul edilmiştir.Bütün yasal yollar kapandıktan ve verilen hüküm kesinleştikten sonra, aynı davanın tekrar yargı önüne getirilmesi, toplumda sonu gelmeyen çekişmelere, huzursuzluklara, istikrarsızlıklara, kazanılmış hakların her zaman ortadan kaldırılabileceği endişesine neden olur.Çelişkili kararların çıkmasına sebebiyet verir.Bu itibarla, tarafları,mevzuu ve sebebi aynı olan Devletin iştiraki, hakimin tarafsız araştırması ve iradesi ile kurulan, tüm yasal yollardan geçmek suretiyle; diğer bir anlatımla şekli yönüyle de kesinleşen önceki hükmün korunmasında kamunun büyük yararı bulunmaktadır.
Hukukumuzda kamu düzeninden sayılan ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 303.maddesinde düzenlenen kesin hüküm tarafların anlaşmaları ile ortadan kaldırılamadığı gibi, mahkemece kendiliğinden (resen) gözönünde tutulur.Düzenlediği hak ve çıkar ilişkileri yönünden yasal gerçeklik (hakikat) sayıldığından taraflarını bağlar.
Somut olaya gelince; önceden verilmiş ve kesinleşmiş Sulh Hukuk Mahkemesinin ilamı, sebebi ve konusu yönünden eldeki dava ile ayniyet taşımamaktadır. Diğer bir deyişle, önceki kesinleşen hükmün sebebi farklıdır. Nitekim o davada davalı konumunda olan davacının mülkiyet hakkını ileri sürmemiş olması mülkiyet hakkından feragat anlamınada gelmeyeceği açıktır.
Hal böyle olunca, 299 parselde çekişme konusu ölü Süleyman mirasçıları adına kayıtlı pay yönünden ileri sürülen iddia doğrultusunda, gerekli soruşturmanın tamamlanması ve sonucuna göre işin esası hakkında bir hüküm kurulması gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.
Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesine göre) 1086 sayılı HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21.12.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.