Yargıtay 3. Ceza Dairesi 2021/4125 Esas 2022/3745 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
3. Ceza Dairesi
Esas No: 2021/4125
Karar No: 2022/3745
Karar Tarihi: 16.06.2022

Yargıtay 3. Ceza Dairesi 2021/4125 Esas 2022/3745 Karar Sayılı İlamı

3. Ceza Dairesi         2021/4125 E.  ,  2022/3745 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi :Ceza Dairesi
    İlk Derece Mahkemesi : Ankara 21. Ağır Ceza Mahkemesinin 06.12.2018 tarih ve 2017/321 - 2018/400 sayılı kararı

    Bölge adliye mahkemesince verilen hükümler temyiz edilmekle;
    Temyiz edenin sıfatı, başvurunun süresi, kararların niteliği ve temyiz sebebine göre dosya incelendi, gereği düşünüldü;
    I)Katılanlar Türkiye Cumhuriyeti ..., ... vekilleri ile Maliye ve Hazine Bakanlığı vekilinin sanık ... hakkında silahlı terör örgütü kurma veya yönetme ile silahlı terör örgütüne üye olma suçları yönünden kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik temyiz taleplerinin incelenmesinde;
    Katınların silahlı terör örgütü kurma veya yönetme suçu ile silahlı terör örgütüne üye olma suçları yönünden, anılan suçların nitelikleri itibariyle doğrudan doğruya zarar görmedikleri ve bu nedenle davaya katılma hakları bulunmadığından davaya katılmalarına ilişkin verilen karar hukuki değerden yoksun olup hükmü temyiz yetkisini vermemesi karşısında katılanlar vekillerinin temyiz taleplerinin CMK'nın 298. maddesi gereğince REDDİNE,
    II)Katılan ... Cumhuriyeti ... vekilinin sanıklar hakkında Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs suçundan verilen karar verilmesine yer olmadığı kararına yönelik temyiz talebinin incelenmesinde;
    CMK'nın 223. maddesinde sayılan hükümlerin temyizi kabil olduğundan ve karar verilmesine yer olmadığına ilişkin kararların CMK anlamında hüküm niteliğinde olmadığı anlaşılmakla, istinaf ve temyizi kabil olmaması nedeniyle katılan vekilinin temyiz taleplerinin CMK 223, 286 ve 298. maddeleri gereğince REDDİNE,
    Temyiz talebinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi;
    Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
    Sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... müdafileri ile sanık ...'nin duruşmalı inceleme istemlerinin, ilk derece ve bölge adliye mahkemesinde, silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesi doğrultusunda, savunmaya yeterli imkanın sağlanması ve bu hakkın etkin şekilde kullandırılmış olması, temyiz denetiminde sınırsız şekilde yazılı savunma imkanının
    kullanılabilme olanağının bulunması karşısında savunma hakkının kısıtlanması söz konusu olmadığından, 01.02.2018 tarihli ve 7079 sayılı Kanunun 94. maddesi ile değişik CMK’nın 299/1. maddesi uyarınca takdiren, hükmolunan cezanın süresine göre şartları bulunmadığından, sanıklar ... ve ... müdafiinin duruşmalı inceleme istemlerinin CMK’nın 299/1. maddesi uyarınca REDDİNE,
    III)Sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik yapılan temyiz incelemesinde;
    Suç tarihinin temadinin kesildiği yakalanma tarihinin sanık ... yönünden "05/01/2017", sanık ... yönünden "07/09/2016", sanık ... yönünden "13/10/2016", sanık ... yönünden "22/08/2016", sanık ... yönünden "27/07/2016", sanık ... yönünden "20/12/2017", sanık ... yönünden "04/07/2018", sanık ... yönünden "07/09/2016", sanık ... yönünden "13/08/2016", sanık ... yönünden "28/07/2016", sanık ... yönünden "02/06/2017", sanık ... yönünden "03/09/2016", sanık ... yönünden "01/10/2016", sanık ... yönünden "09/12/2016" ve sanık ... yönünden "07/08/2017" olarak yazılmaması mahallinde düzeltilebilir yazım hatası olarak kabul edilmiştir.
    Yargılama sürecindeki usuli işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, hükme esas alınan tüm delillerin hukuka uygun olarak elde edildiğinin belirlendiği aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde eksiksiz olarak sergilendiği, özleri değiştirmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve kanunda öngörülen suç tipine uyduğu, yaptırımların kanuni bağlamda şahsileştirilmek suretiyle uygulandığı anlaşılmakla; sanıklar müdafileri ile sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ...'nin temyiz dilekçelerinde ileri sürdükleri nedenler yerinde görülmediğinden CMK’nın 302/1.maddesi gereğince temyiz davasının esastan reddiyle hükümlerin ONANMASINA,
    IV)Sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... hakkında silahlı terör örgütü kurma veya yönetme, sanık ... hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçlarından kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik yapılan temyiz incelemesinde;
    A)Sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... yönünden;

    Terör örgütünü yönetme suçu ile ilgili yasal düzenlemeler şöyledir:
    5237 sayılı TCK;
    Suç işlemek amacıyla örgüt kurma
    Madde 220 - (1) Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kuranlar veya yönetenler, örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olması halinde, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, örgütün varlığı için üye sayısının en az üç kişi olması gerekir.
    (5) Örgüt yöneticileri, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen bütün suçlardan dolayı ayrıca fail olarak cezalandırılır.
    Silahlı örgüt
    Madde 314 - (1) Bu kısmın dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçları işlemek amacıyla, silahlı örgüt kuran veya yöneten kişi, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
    (3) Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümler, bu suç açısından aynen uygulanır.
    3713 sayılı TMK uyarınca;
    Terör örgütleri
    Madde 7 - (Değişik: 29.6.2006-5532/6 md.)
    Cebir ve şiddet kullanılarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemleriyle, 1'inci maddede belirtilen amaçlara yönelik olarak suç işlemek üzere, terör örgütü kuranlar, yönetenler ile bu örgüte üye olanlar Türk Ceza Kanununun 314'üncü maddesi hükümlerine göre cezalandırılır. Örgütün faaliyetini düzenleyenler de örgütün yöneticisi olarak cezalandırılır.
    I-Suçla korunan hukuki değer:
    Devletin Anayasal düzeni, bu düzene hakim olan ilkeler, devletin birliği ve ülke bütünlüğünün korunması suretiyle kamu güven ve huzuru temin edilerek bireyin Anayasada güvence altına alınan hak ve özgürlüklerine yönelik fiillere karşı korunmasıdır.
    II-Suçun maddi unsurları:
    a-Suçun faili: TC. Vatandaşı olan ya da olmayan herkes olabilir.
    b-Suçun mağduru: Demokratik bir toplumda temel hak ve hürriyetleri güvence altına alınmış olarak barış içinde yaşama hakkı olan her bir bireydir.
    c-Fiil-Tipik eylem: TCK’nın 314/1 maddesinde tahdidi olarak belirtilen, Devletin anayasal düzenine, birliğine ve ülke bütünlüğüne karşı suçları işlemek amacıyla kurulan silahlı örgütü yönetmektir. Böyle bir örgüt, 3713 sayılı Kanunun 3. maddesi gereğince terör örgütüdür. Aynı nedenle suç, mutlak terör suçlarındandır.
    Örgütü yönetmekten bahsedebilmek için öncelikle TCK'nın 220. maddesinde öngörülen şartlarla birlikte, amaç-saik, yöntem ve elverişlilik kriterleri itibariyle de terör örgütü vasfını haiz bir örgütün bulunması gerekir.
    Doktrin ve yerleşik uygulamalara göre;
    Terör örgütünü yönetmek örgüt hiyerarşisinin çeşitli basamaklarında örgütün amaçlarına ve yöntemlerine uygun biçimde örgüt faaliyetlerini sevk ve idare etmek olarak tanımlanabilir. Yönetici suç ortaklığına komuta eden ve örgütün kurallarını gösteren kişidir. (Simeone I ReatiAssociativi,op.cit.s 257 aktaran Turinay Faruk Terör Amaçlı Örgütlenme Suçu sh.269)
    Suç veya terör örgütünü yönetmek; onu sevk ve idare etmek, kısmen veya tamamen, bölgesel, yerel veya genel olarak yönetip yönlendirmek, hiyerarşik yapıya ve varsa iş bölümüne uygun olarak emir ve talimat vermek, bunların yerine getirilmesini bekleyip denetlemek, gerekli olduğunda da emrine veya örgütün talimatlarına riayet etmelerini cezalandırmaktadır. Kişinin somut olayda yönetme kudretine, sevk ve idare yeteneğine fiilen sahip olup olmadığına bakılmalıdır (Şen E.-Eryıldız S.Suç Örgütü sh.107).
    Fail, hiyerarşik olarak örgüt üyeleri üzerinde bulunuyor, geniş bir alanda iş bölümü yapabiliyor, örgüt üyeleri üzerinde sevk ve idarede bulunabiliyor, örgütsel faaliyetlerin organizasyonunda, icrasında; harekete geçiren, engelleyen veya durduran olarak rol üstlenebiliyor, bu faaliyetleri denetleyebiliyor ise yönetici olarak kabul edilebilecektir.
    Örgüt yönetmek; örgütün amaçları doğrultusunda örgütü idare etmeyi, emir ve direktif vermeyi, örgüt içinde inisiyatif ve karar verme gücüne sahip olmayı gerektirir. Örgütün varlığının, etkinliğinin ve gelişiminin sağlanması, hedeflerinin belirlenmesi, program ve stratejilerinin saptanmasını ifade eder. Ancak örgütün faaliyetleri çerçevesinde sadece belirli bir suçun işlenmesini organize edenler bu suçun işlenmesini planlayıp yönetenler örgüt yöneticisi olarak kabul edilemez.
    Geniş bir alanda faaliyet yürüten örgütlerin yöneticileri, örgüt yapılanması da dikkate alınarak somut olayın özelliklerine, bu kişilerin örgütün hiyerarşik yapısı içerisindeki konum ve görevlerine göre belirlenmelidir. Bu tür örgütlenmelerde her yöneticinin örgütün tamamını yönetmesi mümkün olmadığından, örgütün bölge, il, ilçe sorumlularının yönetici olup olmadıklarının sorumluluk sahalarındaki örgütsel faaliyetlerin yoğunluğu da gözetilerek belirlenmesi gerekir.
    Örgüt yöneticileri, hiyerarşik açıdan emir ve talimat vermeye yetkili olduğu mensupların, örgütün amaçları doğrultusunda işledikleri suçlardan dolaylı fail olarak sorumludurlar (TCK 220/5m.) (Dairenin 18.07.2017 tarih, 2016/7162- 2017/4786 sayılı kararından).
    Failin örgüt yöneticisi olup olmadığı, örgütün organizasyon yapısı, hiyerarşisi ve kişilere verilen görevlerin önemi esas alınmak suretiyle belirlenecektir (Baltacı Vahit Terör Suçları ve Yargılaması sh.183). Bu tespitte belirleyici olan, failin örgüt hiyerarşisi içindeki sıfatı değil ve fakat yönetip yönlendirdiği faaliyetlerin, örgütün amaç ve etkinliği bakımından önemidir. Bu nedenle failin hiyerarşik konumu, üstlendiği görevler esas alındığında dahi belli bir hiyerarşik seviyenin üstünde bulunan kişilerin yönetici olarak kabulünde zaruret vardır. Zira gerek kanun
    koyucunun aynı cezai yaptırımı öngörerek örgüt yöneticiliğini, örgüt kurma fiili ile aynı ağırlıkta bir ihlal olarak görmesi, gerek mülga 765 sayılı TCK'nın 168 maddesinde yer alan, "silahlı çetede amirliği ve kumandayı haiz olmak" ve 141. maddesindeki, "cemiyetlerin faaliyetlerini tanzim veya sevk ve idare etmek" kavramları ile mer'i 3713 sayılı Kanunun 7/1 maddesinde yer verilen "örgütün faaliyetlerini düzenleyenlerin de örgütün yöneticisi olarak cezalandırılacağına" dair kavramlar gerekse örgütle kurulan "organik bağın" sonucu olarak her seviyede belli ölçüde talimat alma-verme, astları yönetme olgusunun, örgütlü suçların doğasında mündemiç bulunması birlikte değerlendirildiğinde, yöneticilikten maksadın hiyerarşik yapının belli seviyede üst katlarını ifade ettiğini kabul etmek gerekir. Bu görüş Yüksek Yargıtayın istikrar kazanmış uygulamalarında da benimsenmiştir. Nitekim silahlı terör örgütlerinin kırsalda faaliyet gösteren tim, manga, bölük sorumluları ile faaliyet yoğunluğu bulunmayan kimi il sorumluları örgüt yöneticisi olarak değil, örgüt üyesi olarak cezalandırılmaktadır.
    TCK m.220/1'de düzenlenen örgütü yönetme suçu niteliği gereği devamlılık gerektirdiğinden, mütemadi bir suçtur.
    III-Suçun manevi unsuru:
    Suç işlemek üzere kurulmuş bir örgütü yönetme saikine dayanan doğrudan kastla işlenebilen bir suçtur. Bu suç olası kast ile işlenemez. Suç örgütünün varlığı için suç işlemek amacının açık bir şekilde ortaya konulmuş olması gerekir. Bir oluşumun çekirdeğini oluşturan kişiler suç işlemek amacıyla hareket etmekle birlikte, oluşumun içinde yer alan fakat bu amaçtan habersiz olan kişiler, suç işlemek amacıyla kurulmuş bir örgüte üye olmaktan veya bu örgütü yönetmekten sorumlu tutulamazlar. (Özgenç, Suç Örgütleri sh.21,22) Bu halde sorumluluk, TCK’nın 30. maddesinde düzenlenen "hata” kurumuna göre çözüme kavuşturulmalıdır. (Dairenin 18.07.2017 tarih, 2016/7162- 2017/4786 sayılı kararından)
    IV-Hukuka Aykırılık:
    Kişi hak ve hürriyetlerinden hiç birisinin, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamayacağına dair Anayasanın 14. maddesinde de açıkça vurgulandığı üzere, bu suç herhangi bir hukuka uygunluk sebebi kapsamında işlenemez. Hiçbir devlet, hiç kimseye birliği ve ülke bütünlüğünü, anayasal düzenini bozacak bir hukuk düzeni kurmaz.
    V-Konunun FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü bakımından değerlendirilmesi:
    Ayrıntıları Ceza Genel Kurulunun 26.09.2017 tarih, 16-956 sayılı kararı ile onanarak kesinleşen Dairemizin 24.04.2017 tarih 2015/3- 2017/3 sayılı kararında açıklandığı üzere FETÖ'nün dikey yapılanması şöyledir;
    Örgütün sorumlu yöneticisi “imam” olarak isimlendirilir. Hiyerarşi içerisinde yer alan örgütün yöneticisi, raporları toplayan ve emirleri veren kişidir. Kâinat imamı, kıta imamı, ülke imamı, bölge imamı, şehir imamı, semt ve mahalle imamı, kurum imamı gibi birçok değişik pozisyonu vardır.
    Örgütün lideri, mensuplarınca kâinat imamı, mehdi, mesih olarak kabul edilmektedir. Kâinat imamına bağlı olarak üst kurullar örgütün birimlerini yönetmekte faaliyetlerini düzenlemektedirler. Bu kurullar “istişare kurulu”, “mollalar”, “tayin heyeti” ve “özel hizmet” birimleridir.
    Örgütün yurt içi yapılanmasında ise, “Türkiye imamı”, “bölge imamları”, “il imamları”, “küçük il ve bölge imamları”, “İlçe imamları”, “semt imamları”, “mahalle imamları”, “ev imamları (abileri)”, “talebe imamları”, “serrehberler”, “belletmenler” şeklinde hiyerarşik bir yapı izlenmekte ve örgüt tabana yayılmaktadır.
    Türkiye’den sorumlu imama, beş bölge imamı, onlara da bu beş bölgeyi oluşturan şehirlerden sorumlu imamlar bağlıdır. Her şehir, büyüklüğüne göre alt bölgelere, bölgeler semtlere bölünmüş olup her semte ayrı bir imam atanmaktadır. Semt imamlarının altında ise semte bağlı ışık evlerinin imamları yer almaktadır. Bunun yanı sıra kamuda, bakanlıklar ve taşra teşkilatı, yerel yönetimler, üniversiteler, kamu iktisadi teşebbüsleri alanlarında faaliyet gösteren kurumlara da örgüt tarafından imamlar atanmaktadır.
    ...’in 1999 yılında ABD’ye gitmesinden sonra Türkiye’deki faaliyetlerine ilişkin sorumluluk Türkiye imamına geçmiştir. Ülke içerisindeki faaliyetler ülke imamına bağlı olarak yürütülmekte ve yapılan faaliyetler kurye aracılığıyla ya da doğrudan irtibata geçilerek Gülen’e aktarılarak onayı istenmektedir.
    Örgütün bir nev’i omurgasını oluşturan ve günümüz itibariyle elde ettiği konumu kazandıran özel hizmet birim imamları, örgüt ve lideri Gülen’in en çok önem verdiği imamlardır. Bu birim en geniş şekilde yargı, emniyet, mülkiye, TSK, MİT, Milli Eğitim ve akademik kadro imamlarından oluşmaktadır. Hizmet birimlerinde gizliliğe çok önem verilerek hücre tipi yapılanmaya gidilmiştir. Örgüt mensubu en fazla bir üst sorumlusunu ve bir altında bulunan mensubunu tanımaktadır.
    Bir hücre evi ya da en küçük örgüt biriminin sorumlusu erkekler için “abi”, kadınlar için “abla” dır. Abilik örgütte hocalık makamıdır. Hiyerarşiye göre üst tabaka belirler ve görevine son verir. Üyeler abiye itaat etmek mecburiyetindedir. Lider ve abilerin alttakiler tarafından seçimi söz konusu olmaz ve onaylamalarına da gerek yoktur. Abilik dokunulmazdır. Buna karşın kadınlar örgütün içerisinde hiçbir zaman üst düzey yönetici olamazlar.
    Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; örgüt yapılanması ve hiyerarşisi içerisinde, etkin pozisyonda bulunan, bylock kriptolu yazışma programınına ilişkin tespit değerlendirme tutanakları, bylock içerikleri, kullanıcı adları, şifreleri ve tanık beyanları ile örtüşür şekilde kod adları kullanan, Erzurum ilinde düzenlenen ve adliye sorumlusu olan örgüt üyelerinin katıldığı toplantıya katıldıkları değerlendirilen, tanık ifadeleri ve etkin pişmanlık hükümleri kapsamında alınan beyanlardan da anlaşıldığı üzere mahrem sınıftan olmayan Hakim ve Savcı dışındaki adliye ve cezaevi personellerinden sorumlu imam oldukları anlaşılan, bulundukları konum, sorumlu oldukları personel sayısı ve bu personel üzerinde görevlendirme ve tayin yetkilerinin olmayışı göz önüne alındığında sanıkların
    eylemlerinin TCK'nın 314/2. maddesinde yazılı “Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma” suçunu oluşturduğu, sanıkların eylemlerinin yoğunluğu ve örgütteki konumları nazara alınarak alt sınırdan uzaklaşılarak ceza tayini gerekeceği gözetilmeden suç vasfında düşülen yanılgı sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması,
    B)Sanıklar ... ve ... yönünden;
    Sanık ...'in Çorlu ile Tekirdağ dar bölge sorumlusu ve Manisa üst düzey adli personel sorumlusu, sanık ...'nun ise batı karadeniz bölgesi adliye ve cezaevi personeli sorumlusu olduğunun değerlendirilmesi şeklinde sübut bulan eylemlerinin, TCK'nın 314/2, 3713 sayılı Kanunun 5. ve CK'ın 221/4 2. cümlesinde ifadesini bulan suçu oluşturduğu gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulması,
    C)Sanık ... yönünden;
    Sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
    Anayasanın 138/1. maddesi hükmü, TCK'nın 61.maddesinde düzenlenen cezanın belirlenmesi ve bireyselleştirilmesine ilişkin ölçütlerle 3/1.maddesinde düzenlenen orantılılık ilkesi çerçevesinde, suçun işleniş biçimi, işlenmesinde kullanılan araçlar, işlendiği zaman ve yer, konusunun önem ve değeri, meydana getirdiği zarar ve tehlikenin ağırlığı ile sanığın kasta dayalı kusurunun ağırlığı, güttüğü amaç ve saik de göz önünde bulundurularak işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı olacak şekilde hakkaniyete uygun bir cezaya hükmedilmesi gerekirken teşdidin derecesinde hataya düşülerek yazılı şekilde fazla ceza tayin edilmesi,
    Kanuna aykırı, sanıklar müdafileri ile sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ...'in temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin BOZULMASINA, sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ...'in tutuklulukta geçirdikleri süre, bozma nedeni, atılı suç için kanun maddelerinde öngörülen ceza miktarı ve mevcut delil durumu gözetilerek tahliye taleplerinin reddi ile tutukluluk hallerinin devamına, 28.02.2019 tarihinde yürürlüğe giren 20.02.2019 tarih ve 7165 sayılı Kanunun 8. maddesiyle değişik 5271 sayılı Kanunun 304. maddesi uyarınca dosyanın Ankara 21. Ağır Ceza Mahkemesine, kararın bir örneğinin bilgi için Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 16.06.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi

    Hemen Ara