Taraflar arasında birleştirilerek görülen davada;
Davacı, kayden malik olduğu 271 ada, 5 parsel sayılı taşınmazda lehine intifa hakkı tesis edilen dava dışı...Ltd. Şti. ile davalı şirket arasında 20 yıl süreli kira akdi yapılmış ise de intifa hakkı sahibi şirketin iflası nedeniyle davalının da üzerindeki haklarının ortadan kalktığını ve davalının haksız şagil durumunda bulunduğunu ileri sürerek elatmanın önlenmesine karar verilmesini istemiş, birleşen davada ise; kira sözleşmesinin tarafı olmayan Belediyeden hak talebinde bulunulamayacağını, bedel fahiş olduğu gibi hapis hakkı talebinin de yerinde olmadığını bildirmiştir.
Davalı, davacı Belediyenin %95 ortağı olduğu dava dışı ...Ltd. Şti. ile birlikte hareket ettiğini, anılan şirket ile aralarında düzenlenen kira akdi uyarınca taşınmazda yaptığı yatırımların muhdesat bedelleri ödenmeden kullanımdan men edilemeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuş, birleşen davada ise sözleşmeye dayalı olarak çekişmeli taşınmaz üzerine iyiniyetle “akaryakıt satış istasyonu tesisleri” kurduğunu, tesissler üzerindeki hakları ödeninceye dek lehine hapis hakkı tanınmasına ve yapmış olduğu muhdesatlar karşılığı olarak tazminat ödenmesini istemiştir.
Davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak önceden verilen karar Dairece; "asıl dava bakımından elatmanın önlenmesine karar verilmesinde kural olarak bir isabetsizlik olmadığı, birleşen dava bakımında ise; TMK"nun 994. maddesinden kaynaklanan faydalı ve zorunlu giderler karşılığı kişisel hak sahibi olacağından, davalı yararına hapis hakkı tanınarak elatmanın önlenmesine karar verilmesi” gereğine değinilerek bozulmuş, mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda elatmanın önlenmesine, birleşen davanın kabulüne, ıslah edilen 406.000 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline, TMK’nun 994. maddesi uyarınca davalı Şirket lehine mütemmim cüz niteliği taşıyan yapı ve tesisler üzerinde hapis hakkı tanınmasına karar verilmiştir.
Karar, davacı-birleşen davalı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hâkimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
Asıl dava elatmanın önlenmesi, birleşen dava ise; çekişmeli taşınmaz üzerine kurulan tesisler üzerindeki hakları ödeninceye kadar hapis hakkı tanınması ve yapmış olduğu bina, tesis ve kurduğu makina, araç vs. karşılığı olarak 400.000,00 TL. tazminat ödenmesi isteklerine ilişkindir.Mahkemece asıl davanın kabulüne, birleşen dava bakımından hapis hakkı tanınmasına ilişkin istemin reddi ile tazminatın kısmen kabulüne karar verilmiş, tarafların temyizi üzerine; intifa hakkı sahibi olan dava dışı ...Limited Şirketinin, kayden Bornova belediyesi adına kayıtlı olan dava konusu 271 ada, 5 parsel sayılı taşınmazı, davalı şirkete kiraladığı ancak intifa hakkı sahibi şirketin tasfiye edilerek ticaret sicil kaydının silinmesi sonucunda tüzelkişiliğinin sona erdiği, bunun sonucu olarak gerek intifa hakkının gerekse buna bağlı olarak kurulan kira akdinin son bulduğu saptanarak fuzuli şagil olan davalı şirketin elatmasının önlenmesine ilişkin olarak verilen kararın onandığı; birleşen dava bakımından ise davalı şirketin kira sözleşmesinden sonra çekişmeli taşınmazda bilirkişi raporlarında gösterildiği şekilde bir takım muhdesatlar yaptığı, anılan tesis ve muhdesatların yapımında davalı şirketin kötüniyetli olduğunun söylenemeyeceği TMK’nun 994. maddesinden kaynaklanan faydalı ve zorunlu giderler karşılığı kişisel hak sahibi olacağı gözetilerek TMK’nun 684. maddesinde öngörülen mütemmim cüz niteliği taşıyan yapı ve tesisler bakımından dava tarihi itibariyle değerlendirme yapılarak davalı yararına hapis hakkı tanınması gerektiği belirlenerek kararın açıklanan nedenden ötürü bozulduğu; sonuçta hükmüne uyulan bozma ilamında belirtilen hususlar gözetilmek suretiyle; birleşen dava bakımından iyiniyetli olduğu kabul edilen şirket lehine taşınmazın bütünleyici parçası olduğu saptanan muhdesatlar bakımından TMK’nun 994. maddesi gözetilerek yapı bedeline hükmedilmesi ve belirlenen bedel ödeninceye kadar davalı- birleşen davacı şirket lehine hapis hakkı tanınmasında kural olarak bir isabetsizlik yoktur.
Ne var ki; mahkemece bozmaya uyulduğu halde, bozma sonrasında davalı-birleşen davacı tarafın ıslah yoluyla dava değerini artırdığı ve harcını da yatırdığı gerekçe gösterilerek bozma ilamından sonra alınan bilirkişi raporunda belirlenen değer üzerinden tazminata karar verildiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda hükmün Yargıtayca bozulmasından sonra ıslah yoluna başvurulamayacağına ilişkin gerek 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK’nun 177/1. maddesi (1086 sayılı HUMK’nu 84. maddesi) gerekse 04.02.1948 gün ve 10/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gözardı edilerek karşı dava dilekçesinde yazılı 400.000,00 TL’ye hükmedilmesi gerekirken bozmadan sonra ıslahla artırılan 406.000,00 TL’ye hükmedilmesi doğru olmadığı gibi birleşen davalının ibraz ettiği ödeme belgelerinden anlaşıldığı üzere icra takibi sonucu davacıya ödemesi yapılan kısmın mahsup edilmesi gerekirken mükerrer tahsile yol açacak şekilde yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması isabetli değildir.
Davalı- birleşen davacının bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenden ötürü 6100 sayılı HMK’nun geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,16.12.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.