Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, dava konusu 285 parsel sayılı taşınmazda paydaş olduğunu, davalının haklı ve geçerli bir neden olmaksızın payına isabet eden 6.500 m²’lik kısma tarım yapmak suretiyle müdahale ettiğini ileri sürerek elatmanın önlenmesine ve geriye dönük 5 yıllık ecrimisilin yasal faizi ile Birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; fen bilirkişinin 21/06/2011 tarihli krokili raporunda (A) ve (B) harfleriyle gösterilen toplam 2.812,18 m²’lik kısma davalının sulu tarım yapmak suretiyle müdahale ettiğinin keşfen saptandığı gerekçesiyle elatmanın önlenmesine, 3.259,45 TL ecrimisilin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmiştir.
Karar, davalı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hâkimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, elatmanın önlenmesine, 3.259,45 -TL ecrimisilin davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davalının, davacının paydaş olduğu çekişmeli 285 parselin fen bilirkişinin 21.06.2011 tarihli krokili raporunda (A) ve (B) harfleriyle gösterilen toplam 2.812,18 m²’lik bölümüne sulu tarım yapmak suretiyle müdahale ettiği keşfen saptanarak davacının Türk Medeni Kanununun 683. maddesinden kaynaklanan mülkiyet hakkına değer verilerek elatmanın önlenmesine karar verilmesinde kural olarak bir isabetsizlik yoktur.
Ancak, davalının çekişmeli taşınmazı mahalli bilirkişi ve tanık anlatımlarına göre 50 yılı aşkın süredir kullandığı, bu süre zarfında davalının kullanımına davacı tarafından ses çıkarılmadığı ve uyarıda bulunulmadığına göre, kullanımın muvafakata dayalı olduğu, dava açılmakla muvafakatin geri alındığının kabulünde zorunluluk vardır. Bir başka ifadeyle taraflar arasında Borçlar Kanununun 299 ve devamı hükümleri gereğince şifahi olarak ariyet bağıtı kurulduğu ve aynı Yasanın 304. maddesi hükmüne göre de dava açılmakla akde son verildiği (akdin feshedildiği) kabul edilmelidir. Buna göre, davalı taraf dava öncesi dönem için fuzuli şagil olarak nitelendirilemez. Öyleyse fuzuli şagilin (haksız işgalcinin) taşınmazı kullanmasından dolayı taşınmaz malikine ödemekle yükümlü olduğu haksız işgal tazminatı olan ecrimisilden sorumlu tutulamayacağı sabittir. O halde, ecrimisil isteğinin reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı Değerlendirme ile ecrimisile hükmedilmesi doğru değildir.
Davalının, bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollamasıyla) HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 16.12.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.