Esas No: 2015/6734
Karar No: 2015/12956
Karar Tarihi: 08.12.2015
Hakaret - Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2015/6734 Esas 2015/12956 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Hakaret
HÜKÜM : Beraat
Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak;
1- TCK’nın 128. maddesinde düzenlenen ve Anayasanın 36. maddesiyle de güvence altına alınan iddia ve savunma dokunulmazlığı; şahısların yargı mercileri veya idari makamlar nezdinde, serbestçe ve hiçbir endişenin etkisi altında kalmaksızın haklarını özgürce iddia edebilmeleri veya kendilerini savunabilmeleri imkanının sağlanmasını ifade eder. Eğer böyle bir hak olmazsa, iddia ve savunma serbestçe yapılamayacak ve söylenmesi gereken, cezai yaptırıma maruz kalma korkusuyla ifade edilemeyeceğinden, yapılan yargılama sonucunda hedeflenen, “gerçeğe ulaşma” ve “adaletin gerçekleşmesi” de söz konusu olamayacaktır.
Madde gerekçesinde de açıklandığı üzere; iddia ve savunma hakkının kullanılması bağlamında, kişiler açısından somut isnat ifade eder nitelikte maddi vakıaların ortaya konulması ya da kişilerle ilgili olumsuz değerlendirmelerde bulunulması mümkündür. bu somut isnatlar veya olumsuz değerlendirmeler, iddia ve savunma hakkının kullanılmasıyla ilişkilendirilememesi durumunda, hakaret ve hatta iftira suçu oluşturur.
İddia ve savunma kapsamında, kişilerle ilgili olarak bulunulan somut isnatların gerçek olması ve yapılan olumsuz değerlendirmelerin somut vakıalara dayanması gerekir. Keza, bulunulan somut isnatların veya yapılan olumsuz değerlendirmelerin uyuşmazlıkla ilişkili olması lazımdır ancak, uyuşmazlığın çözümü açısından faydalı olması aranmamalıdır.
Somut uyuşmazlıkla bağlantılı olmayan isnatlar gerçek olsa bile iddia ve savunma dokunulmazlığının varlığından bahsedilemez. Keza, somut vakıalara dayansa dahi uyuşmazlıkla ilgisi olmayan olumsuz değerlendirmeler açısından iddia ve savunma hakkının kullanılması söz konusu değildir.
Somut olayda; sanığın, davalı vekili olarak takip ettiği Küçükçekmece 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde duruşma esnasında davacı vekili olan katılanının dava ile ilgili beyanları üzerine duruşma esnasında katılana hitaben söylediği "peh bu kadar da olmaz, eğer böyle bir şey doğruysa namusuma ve şerefime ben bu mesleği bırakırım, sen yalan söylüyorsun, sen yalan söylüyorsun" şeklindeki sözlerinin, TCK"nın 128. maddesinde düzenlenen iddia ve savunma dokunulmazlığı kapsamında kaldığı ve hakaret suçunun unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden, yerinde görülmeyen gerekçeyle mahkumiyet kararı verilmesi,
2-Kabule göre de, sanığın katılana hakaret suçunu Küçükçekmece Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 13/04/2010 tarihli oturumunda işlediği, aynı mahkemeye katılanın ibraz ettiği 12/05/2010 havale tarihli dilekçe ile sanığa hakaret ettiği iddiası ile dava açıldığı ve hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, mahkeme gerekçesinde belirtilen ve katılanın söylediği iddia edilen mesleki ahlaktan yoksun, hukuki bilgiden yoksun sözlerinin 12/05/2010 tarihinde söylendiğinin anlaşılması karşısında, ilk haksız hareketin sanıktan kaynaklanması karşısında suça konu olayda TCK"nın 129/1. maddesinin uygulanması imkanı bulunmadığı, olayın çıkış nedeni ve gelişmesi değerlendirildiğinde 129/3. maddenin gereğince karşılıklı hakaret hükmünün uygulanıp uygulanmayacağının tartışılmaması,
Kanuna aykırı ve sanık ... ve katılan ..."in temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden tebliğnameye aykırı olarak HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 08/12/2015 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.