Esas No: 2011/11345
Karar No: 2011/12851
Karar Tarihi: 15.12.2011
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/11345 Esas 2011/12851 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : EDREMİT 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/04/2011
NUMARASI : 2010/775-2011/198
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, davalıya ait 102, 124, 128, 129 ve 169 parsel sayılı taşınmazların bir bölümünün kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığını, diğer taraftan 128 parselin önündeki devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan alana da tecavüz edildiğini ileri sürerek, tapu iptali, terkin, elatmanın önlenmesi ve yıkıma karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Davanın kısmen kabulüne dair verilen karar, Dairece; “...3402 Sayılı Yasanın 14.03.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasa ile değişik 12/3. maddesinde öngörülen süre hak düşürücü süre olup kamu düzeni ile ilgilidir. bu hususlar gözetilerek tapu iptali ve terkin isteği yönünden davanın reddedilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı, diğer taraftan, kadastroca tescil harici bırakılan taşınmaza çay bahçesi yapılmak suretiyle elatıldığı keşfen saptanarak yazılı olduğu üzere karar verilmesinin de doğru olduğu, ancak; ......... bir taraf, dava açıldığı andaki mevzuata ve içtihat durumuna göre davasında haklı olup da, dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren (geçmişe etkili) yeni bir yasa hükmü ya da yeni bir İnançları Birleştirme Kararı gereğince davayı kaybederse, davada haksız çıkmış olmasına rağmen, yargılama giderlerinden sorumlu tutulamayacağı, somut olayda mahkemece keşif yapıldığı ve çekişmeli bölümlerin kıyı içinde bulunduğunun belirlendiği, ancak dava tarihinde davacı hazinenin haklılığının tespiti yönünden kadastro tutanağı getirtilerek çekişmeli taşınmazların tapuya dayalı tespit görüp görmediklerinin araştırılmadığı, o halde, öncelikle çekişmeli taşınmazın dayanak tapu kaydının bulunup bulunmadığı, var ise hazinenin de tarafı olduğu ilamla oluşup, oluşmadığının, hazineyi bağlayıp bağlamayacağının belirlenmesi, yok eğer hazinenin tarafı olduğu ilam gereğince tapu oluşmamış ise, keşfen uzman bilirkişilerce belirlenen kıyı kenar çizgisine göre çekişmeli bölümlerin kıyı içinde bulunduğu ve dava tarihinde davacı hazinenin haklı olduğu anlaşıldığına ve yargılama sırasında yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasa gereğince dava reddedildiğine göre, davalının maktu harçla birlikte tüm yargılama giderlerinden ve avukatlık ücretinden sorumlu tutulması gerektiği” hususlarına değinilerek bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karar, taraf vekillerince süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, tapu iptali, terkin, elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 102, 124, 128, 129 ve 169 parsel sayılı taşınmazların S, M, Vakfı adına kayıtlı olduğu, davacı hazine vekilinin, anılan taşınmazların bir kısmının kıyı kenar çizgisi içinde kaldığını, öte yandan 128 parselin önünde yeralan devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan kısma da iskele yapılmak suretiyle elatıldığını ileri sürerek, eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır.
Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yere ilişkin elatmanın önlenmesi ve yıkım kararı, karar düzeltme incelemesinden de geçerek kesinleştiğinden davalının temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.
Davacı Hazine vekilinin temyiz itirazlarına gelince; işin esası bakımından 5841 sayılı Yasanın yürürlüğü döneminde davanın hak düşürücü süreden reddedilmiş olması doğrudur. Ancak anılan yasa Anayasa Mahkemesinin 12.05.2011 tarih 2009/31 E. 2011/77 K. sayılı kararı ile iptal edilmiş ve 23.7.2011 tarihinde de resmi gazetede yayımlanarak iptal hükmü yürürlüğe girmiştir.
Öyle ise, kesin hüküm halini almamış ve kazanılmış hakkın istisnasını teşkil eden bu durum karşısında 5841 sayılı Yasa hükümleri uyarınca davanın reddine ilişkin olarak kurulan hükmün, verildiği tarih itibarıyla doğru olduğu düşünülse ve ayrıca Anayasanın 153. maddesine göre iptal kararı geriye yürümezse de 10.3.1969 gün ve 1/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçe bölümünde belirtildiği üzere iptal, kesin şekilde çözüme bağlanmış uyuşmazlıkları etkilemez ve henüz anlaşmazlık hali devam ediyorsa iptalin kapsamına girer. Öyleyse, davanın hak düşürücü süreden reddine ilişkin kurulan kararın Anayasa Mahkemesi’nin anılan iptal kararından sonra doğru olduğu söylenemez. Zira, kamu düzeninin söz konusu olduğu bütün haller istisnanın kapsamına girer.
Hal böyle olunca; işin esası hakkında 28.11.1997 tarih 5/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı doğrultusunda değerlendirme yapılmak ve yargılama masrafları yönünden de 6099 sayılı Yasa hükümleri gözetilmek suretiyle uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması için karar bozulmalıdır.
Davacı Hazine vekilinin temyiz itirazları belirtilen sebeplerle yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesine göre) HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 15.12.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.