Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, miras bırakan M. F. B.’nın 63 ada 21 parsel sayılı taşınmazını ölünceye kadar bakma koşuluyla oğlu davalıya temlik ettiğini, davalının bakım borcunu yerine getirmediğini ileri sürerek akde aykırılık nedeniyle tapu kaydının iptali ile mirasçılar adına tesciline karar verilmesini istemiş, yargılama sırasında, devrin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı olduğunu bildirmiştir.
Davalı, dava konusu taşınmazı bedelini ödeyerek satın aldığını, murisin bakımını kendisinin yaptığını, iddiaların doğru olmadığını belirtip davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, çekişme konusu taşınmazın devri tarihinde murisin özel bakım ihtiyacı olmadığı, mirasçıdan mal kaçırma amaçlı olarak çekişmeli yeri davalıya ölünceye kadar bakma akdiyle temlik ettiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, tetkik hakimi raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava, tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulü ile mirasçılar adına tescil kararı verilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; miras bırakan M. F. B.’nın çekişme konusu 63 ada 21 parsel sayılı taşınmazı 27.02.1995 tarihli akitle ölünceye kadar bakma koşuluyla oğlu davalıya temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Davacı, dava konusu taşınmazın davalıya ölünceye kadar bakma koşuluyla temlik edildiğini, davalının bu akitten kaynaklanan edimini yerine getirmediğini ileri sürerek eldeki davayı açmış, bir başka ifadeyle akde aykırılık hukuksal nedenine dayanmıştır.
Bilindiği üzere; bu tür sözleşmeler karşılıklı edimleri içeren ivazlı akitlerdendir ve sözleşmenin feshi ya da iptalinin istenmesi, koşulların oluşması durumunda taraflara ait olup, somut olayda miras bırakan hayatta iken böyle bir dava açmamıştır. Diğer bir deyişle, muris sağlığında bakılmadığını ileri sürmemiştir.
Olaya bu açıdan yaklaşıldığında, eldeki davanın görülmesine yasal olanak yoktur. O halde, davanın reddi gerektiği açıktır.
Öte yandan; her ne kadar davacı yargılama sırasında 23.02.2011 tarihinde verdiği dilekçe ile, davaya konu taşınmaz temlikinin muvazaalı olduğunu, olayda 01.04.1974 tarih, ½ sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanması gereği yönünde ifadeler de bulunmuş ise de, anılan dilekçenin davanın ıslahı niteliğinde olduğu söylenemeyeceği gibi, esasen dilekçe harçlandırılmamış, diğer usuli işlemler de yerine getirilmemiştir.
Diğer taraftan, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılacak davalar her hangi bir süreye tabi olmayıp, bir hak kaybının söz konusu olmadığı da şüphesizdir.
Kabule göre de, tüm mirasçılar adına tescil isteği ile açılan davada, Türk Medeni Yasasının 640. maddesi uyarınca tüm mirasçıların davaya katılımı ya da oluru sağlanmadan yazılı şekilde mirasçılar adına tescil kararı verilmesi de isabetsizdir.
Hal böyle olunca; yukarıda açıklanan nedenlerle davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.
Davalının bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun geçici 3. maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 15.12.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.