Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/12901 Esas 2011/12674 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/12901
Karar No: 2011/12674
Karar Tarihi: 14.12.2011

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/12901 Esas 2011/12674 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Davacı, devletin hüküm ve tasarrufu altındaki kıyı kenar çizgisi içinde kalan taşınmaz ve deniz yüzeyini davalının çeşitli muhdesatlar yapmak ve kullanmak suretiyle işgal ettiğini ileri sürerek, kıyı vasfındaki alana ve deniz yüzeyine yönelik elatmasının önlenmesi ve üzerindeki muhdesatların yıkımına karar verilmesini istemiştir. Mahkeme, davalının haklı ve geçerli bir nedeni bulunmaksızın çeşitli muhdesatlar yapmak suretiyle kıyıya elattığı belirlenerek bu bölümlere ilişkin davanın kabulüne karar vermiştir. Ancak, dava konusu iskele ile ilgili olarak mahkeme tarafından yapılan yanılgılı değerlendirme ve yasal olmayan gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir. Anayasanın 43.maddesi, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 715.maddesi hükümleri uyarınca kıyılar devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olup, kamu malı niteliğini taşımaktadır. Ayrıca, 3621 sayılı Yasanın 6.maddesinin ilk fıkrasında kıyılarda herhangi bir muhdesatın yapılamayacağı öngörülmüş, sonraki fıkralarında ise uygulama imar planı ile ne gibi muhdesatların yapılabileceği hükmü bağlanmıştır. Kanun maddeleri açık bir şekilde kıyılarda yapılan herhangi bir muhdesatın yasak olduğunu ve uygulama imar planına uyulması gerektiğini belirtmektedir.
1. Hukuk Dairesi         2011/12901 E.  ,  2011/12674 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : BODRUM 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 26/03/2010
    NUMARASI : 2008/625-2010/147

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacı, devletin hüküm ve tasarrufu altındaki kıyı kenar çizgisi içinde kalan taşınmaz ve deniz yüzeyini davalının çeşitli muhdesatlar yapmak ve kullanmak suretiyle işgal ettiğini ileri sürüp, kıyı vasfındaki alana ve deniz yüzeyine yönelik elatmasının önlenmesi ve üzerindeki muhdesatların yıkımına karar verilmesini istemiştir.
    Davalı, davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, davalı tarafından yapılan bir kısım muhdesatların kıyı kenar çizgisi içinde kaldığının keşfen belirlendiği gerekçesiyle bu bölümler yönünden davanın kabulüne, ahşap iskelenin davalı tarafından yapılıp kullanıldığının ispatlanamadığı gerekçesiyle bu yöne ilişkin davanın reddine karar verilmiştir.
    Karar, davacı ve davalı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
    Dava, 3621 sayılı Kıyı Kanununun 4.maddesinde tanımı yapılan kıyı niteliğindeki yere elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğine ilişkin olup, mahkemece yapılan araştırma ve inceleme neticesinde davalının haklı ve geçerli bir nedeni bulunmaksızın çeşitli muhdesatlar yapmak suretiyle kıyıya elattığı belirlenerek bu bölümlere ilişkin davanın kabulüne karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davalının tüm temyiz itirazları yerinde değildir, reddi ile davalının aleyhindeki hükmün ONANMASINA.
    Davacı Hazinenin temyiz itirazlarına gelince; mahkemece ret kapsamına alınan ahşap iskele ile ilgili olarak bu yeri davalının yapıp kullandığı yönünde dosyada bilgi ve delil olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, mahkeme gözlemi, bilirkişi raporu ve eki fotoğraflara göre dava konusu iskelenin diğer muhdesatlarla birlikte davalıya ait restorantın parçası haline dönüştürülüp sahiplenildiği ve halkın kullanıma kapatıldığı görülmektedir. Anayasanın 43.maddesi, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 715.maddesi hükümleri uyarınca kıyılar devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olup, kamu malı niteliğini taşımaktadır. Öte yandan, 3621 sayılı Yasanın 6.maddesinin ilk fıkrasında kıyılarda herhangi bir muhdesatın yapılamayacağı öngörülmüş, sonraki fıkralarında ise uygulama imar planı ile ne gibi muhdesatların yapılabileceği hükmü bağlanmıştır.
    Somut olayda, uygulama imar planı ve belirtilen prosedüre uygun olarak bir yapılanmanın bulunmadığı gibi dava konusu iskelenin de davalının tasarrufu altında bulunduğu keşfen sabittir.
    O halde, redde konu edilen yerle ilgili olarak da davanın kabul edilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve yasal olmayan gerekçelerle yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
    Diğer taraftan kabule göre de, dava kısmen kabul edildiğinden davada vekille temsil edilen davalı yararına avukatlık ücretinin hüküm fıkrasına konulmamış olması da isabetsizdir. Ne var ki, anılan husus yukarıda değinilen bozma gerekçelerine göre bozma nedeni yapılmamıştır.
    Davacı Hazinenin temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulüyle hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesine göre) 1086 sayılı HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 14.12.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

     

    Hemen Ara