Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, devletin hüküm ve tasarrufu altındaki kıyı kenar çizgisi içinde kalan taşınmaz ve deniz yüzeyini davalının çeşitli muhdesatlar yapmak ve kullanmak suretiyle işgal ettiğini ileri sürüp, davalının kıyı vasfındaki alana ve deniz yüzeyine yönelik elatmasının önlenmesi ve üzerindeki muhdesatların yıkımına karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalıya ait mudesatların kıyı kenar çizgisi içinde kaldığının keşfen belirlendiği gerekçesiyle davanın kabulüne, dava dilekçesinde geçen duşa kabin yönünden tecavüzün sona erdirildiğinin anlaşıldığı gerekçesiyle esas hakkında hüküm verimesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Karar, davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
Dava, devletin hüküm ve tasarrufu altındaki kıyıya yapılan elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğine ilişkin olup, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki, elatma olgusu haksız eylem niteliğinde olup bunu gerçekleştiren gerçek veya tüzel kişi aleyhine davanın açılması gerekmektedir. Site Yönetiminin tüzel kişiliği yoktur. O halde, davada husumet ehliyetinin varlığından söz edilemez. Diğer taraftan, 1.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Yasanın 124.maddesi hükmünün de olayda uygulama yeri bulunmadığı sabittir.
Hal böyle olunca, 1086 sayılı Yasanın 38. (6100 sayılı Yasanın 50.) maddeleri hükmü uyarınca davanın husumet (taraf ehliyeti) nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.
Davalının, temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollamasıyla) 1086 sayılı HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 14.12.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.