Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/10356 Esas 2011/12630 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/10356
Karar No: 2011/12630
Karar Tarihi: 14.12.2011

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/10356 Esas 2011/12630 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Davacılar, miras bırakanın 1456, 3295, 3297 ve 3299 parsel sayılı taşınmazlarını davalıya temlik ettiğini ve işlemin muvazaalı olduğunu iddia ederek tapu iptal ve tescil istemiyle dava açmıştır. Mahkeme, 3295, 3297 ve 3299 parsel sayılı taşınmazlarda yapılan temliklerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı olduğuna karar vererek davanın kabulüne hükmetmiştir. Ancak, 5.10.1981 tarihinde ölünceye kadar bakma akti ile yapılan temlikler yönünden bakım koşulunun yerine getirildiği kabul edilerek davanın reddine karar verilmesi gerektiği belirtilmiştir. Bu kararda B.K. m.511 ve B.K. m.514'e atıfta bulunulmuştur.
1. Hukuk Dairesi         2011/10356 E.  ,  2011/12630 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : BEYLİKOVA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 31/03/2011
    NUMARASI : 2008/96-2011/22

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacılar, miras bırakanın maliki olduğu 1456, 3295, 3297 ve 3299 parsel sayılı taşınmazlarını satış suretiyle davalıya temlik ettiğini, yapılan işlemlerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek miras payı oranında tapu iptal ve tescile karar verilmesini istemişlerdir.
    Davalı, iddiaların yerinde olmadığını belirtip davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, muvazaa iddiasının kanıtlandığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Karar, davalı vekilince süresinde temyiz edilmiş olmakla Tetkik Hakimi raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Duruşma isteği değerden reddedildi. Gereği görüşülüp, düşünüldü.  Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
    Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; tarafların ortak miras bırakanı H."ın maliki olduğu 3295,3297 ve 3299 parsellerdeki 160/400"ar payını üzerinde bırakarak geri kalan 160/400 ar payını 5.10.1981 tarihinde ölünceye kadar bakım akti ile, 15.10.1981 tarihinde ise aynı taşınmazlardaki geri kalan 160/400 er payını satış olarak, çekişme konusu 1456 parselde ½ payını 4.4.1983 tarihli akitle satış suretiyle ve 6.6.1995 tarihinde 1456 parselde geri kalan ½ payını ölünceye kadar bakma akti ile davalıya temlik ettiği anlaşılmaktadır.
    Davacılar, miras bırakanın davalıya yapmış olduğu temliklerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır.
    Mahkemece, çekişme konusu 3295, 3297 ve 3299 parsel sayılı taşınmazlardaki 160/400 ar payın 15.10.1981 tarihinde yapılan satış işlemi ile 1456 parselde 4.4.1983 ve 6.6.1995 tarihlerinde satış ve ölünceye kadar bakma akti ile yapılan temliklerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu benimsenmek suretiyle kabul kararı verilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Davalının bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir, reddine:
    Ancak; 3295,3297 ve 3299 parsel sayılı taşınmazlarda 5.10.1981 tarihinde ölünceye kadar bakma akti ile yapılan temlikler yönünden davalının temyiz itirazlarına gelince;
    Bilindiği üzere; ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir bağıttır (B.K.m.5ll). Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer (B.K.m.5l4). Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz.
    Kural olarak bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikinde muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, aslolan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır (B.K.m.l8). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu"nun l.4.l974 gün ve l/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur.
    Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi içinde, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekir.
    Somut olaya gelince; davacılar, miras bırakan Hasan"ın ilk eşinden olma çocukları, davalı ise ikinci eşi olduğu, murisin 1926 yılında doğduğu ve 14.9.1996 tarihinde öldüğü, davalı eşi ile birlikte yurt dışında çalışarak emekli olduğu sağlığında da bakım koşulunun yerine etirilmediğine dair davalı aleyhine bir davanın açılmadığı anlaşılmaktadır.
    O halde, somut bu olgular, yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde, miras bırakanın, ölünceye kadar bakma aktiyle davalıya yapmış olduğu temlikteki gerçek amaç ve iradesinin mirasçıdan mal kaçırmak olmadığı ve bu amaçla temlikin gerçekleştirilmediği aksine bakım karşılığı temliklerin sağlandığı kabul edilmelidir.
    Hal böyle olunca, çekişme konusu 3295, 3297 ve 3299 parsel sayılı taşınmazlarda 160/400 ar payın 5.10.1981 tarihinde ölünceye kadar bakma akti ile davalıya yapılan temlikler yönünden açılan davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulü yönünde hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
    Davalının bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerle 6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesine delaleti ile 1086 sayılı HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 14.12.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

     

     

    Hemen Ara