Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2015/7920 Esas 2015/12792 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
18. Ceza Dairesi
Esas No: 2015/7920
Karar No: 2015/12792
Karar Tarihi: 07.12.2015

Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2015/7920 Esas 2015/12792 Karar Sayılı İlamı

18. Ceza Dairesi         2015/7920 E.  ,  2015/12792 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi

    Konut dokunulmazlığının ihlali suçundan sanık ..."ın, TCK"nın 116/4, 31/3 ve 62. maddeleri gereğince 6 ay 20 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, hapis cezasının aynı Kanunun 50/3-1-c maddesi uyarınca 1 yıl süre ile bir meslek veya sanat edinmeyi sağlamak amacıyla bir eğitim kurumuna devam etme tedbirine çevrilmesine ilişkin Nizip 1. Asliye Ceza Mahkemesi kararının kesinleşmesini müteakip, seçenek yaptırımın gereklerini yerine getirmediğinden bahisle sanık hakkındaki hapis cezasının infazına dair aynı Mahkemenin 12/11/2012 tarihli ek kararının, Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 17/02/2014 gün ve 51154 sayılı tebliğnamesiyle dava dosyası Dairemize gönderilmekle incelendi:
    İstem yazısında; “Dosya kapsamına göre;
    1- 5237 sayılı Kanun"un 50/3. maddesindeki "... fiili işlediği tarihte onsekiz yaşını doldurmamış ... bulunanların mahkûm edildiği bir yıl veya daha az süreli hapis cezası, birinci fıkrada yazılı seçenek yaptırımlardan birine çevrilir." ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun"un 106/4. maddesindeki "Çocuklar hakkında hükmedilen adlî para cezasının ödenmemesi hâlinde, bu ceza hapse çevrilemez. Bu takdirde onbirinci fıkra hükmü uygulanır." biçimindeki emredici düzenlemeler ve 5237 sayılı Kanun"un 50/6-7 madde hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, kayden 23/11/1990 doğumlu olup, suçun işlendiği 13/03/2006 ve 22/10/2006 tarihlerinde 18 yaşından küçük olduğu anlaşılan sanığın kısa süreli hapis cezasının infazının mümkün olmadığı, seçenek tedbirin değiştirilmesi gerektiği gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesinde,
    2- Sanık hakkında verilen ek kararın savunma hakkını kısıtlar şekilde duruşma yapılmaksızın verilmesinde,” denilmektedir.
    I-Olay:
    Konut dokunulmazlığının ihlali suçundan sanık hakkında yapılan yargılama sonucunda, Nizip 1. Asliye Ceza Mahkemesi"nin 12/11/2012 tarihli ek kararı ile seçenek yaptırıma çevrilmiş hapis cezasının, sanığın mazeretsiz olarak seçenek yaptırımı yerine getirmediğinden bahisle, aynen infazına karar verildiği, sanığın itirazının mercince reddedilmesi üzerine kesinleştirilen hükmün infazı aşamasında, kanun yararına bozma yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
    II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:
    Suç tarihinde 18 yaşından küçük olan sanık hakkında kısa süreli hapis cezasından çevrilmek suretiyle hükmedilen seçenek yaptırımın gereklerinin yerine getirilmemesi halinde, hapis cezasının infazına karar verilmesinin hukuka uygun olup olmadığına ilişkindir.
    III- Hukuksal Değerlendirme:
    5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtay’ca bozulması istemini, yasal nedenlerini açıklayarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak, Yargıtay ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtay’ca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir.
    Buna göre hâkim veya mahkemece verilen karar veya hükümlerin kanun yararına bozma konusu yapılabilmesi için istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmesi gerekmektedir.
    Anayasa Mahkemesi"nin 30/12/2014 tarih ve 2013/5957 numaralı Bireysel Başvuru kararında “Kendisine müdafii atandığından haberi olmayan başvurucunun, müdafi yardımdan etkili bir biçimde yararlandığı ileri sürülemez. Kendisine avukat atandığını bilmeyen, kendisine atanan avukatı beğenmediği takdirde bu avukatın değiştirilmesini isteme hakkına sahip bulunan başvurucu, atandığını bilmediği bir avukatın tasarruflarından sorumlu tutulamaz ve bu avukatın yaptığı tüm işlemleri peşinen kabul etmiş sayılacağını söylemek mümkün değildir. Bu avukata yapılan tebligat temyiz süresini de başlatmaz.” hükümlerine yer verilmiştir.
    Yine Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 31/01/2012 tarih ve 249/1 sayılı kararında: “1- Atamanın yapıldığı tarih itibarıyla yürürlükte olan usul hükümlerine göre tayin edilmiş zorunlu müdafiiye yapılan tefhim ve tebliğ, aynen vekâletnameli müdafie yapıldığında olduğu gibi hukuksal sonuç doğurur. Ancak bunun ön şartı, kendisine zorunlu müdafi atandığından sanığın haberdar edilmiş olmasıdır.
    2- Kendisine zorunlu müdafi atandığından haberdar olan sanık buna itiraz etmez ise, zorunlu müdafiin yapmış olduğu ve kendisinin açıkça karşı çıkmadığı tüm tasarrufların sonuçlarına katlanmak durumundadır.
    3- Kendisine zorunlu müdafi atandığından sanığın haberdar edilmediği durumlarda ise, zorunlu müdafiiye yapılan tefhim ve tebliğ, kendisine bağlanan hukuksal sonuçları doğurmaz.” denilmiştir.
    İnceleme konusu somut olayda; Kısa süreli hapis cezasından çevrilen seçenek yaptırıma ilişkin hükmü içeren 15/02/2012 tarihli asıl kararın sanığın yokluğunda, zorunlu müdafiinin de yüzüne karşı verildiği, zorunlu müdafiinin kararı temyiz etmemesi üzerine, sanığın kendisine gerekçeli karar tebliği yapılmadan hükmün kesinleştirilerek infaza verildiği, Denetimli Serbestlik Şube Müdürlüğü tarafından sanığın seçenek yaptırıma uymadığının bildirilmesi üzerine Mahkemece 12/11/2012 tarihli ek kararla kısa süreli hapis cezasının infazına karar verildiği, ek kararın da kesinleşmesi üzerine başlanan infaz üzerine sanığın 28/02/2013 tarihinde temyiz isteminde bulunduğu, Mahkeme tarafından 04/03/2013 tarihli ek kararla, hükmün sanık müdafiinin yüzüne karşı verilmesi ve temyiz süresinin geçmesi nedeniyle temyiz isteminin reddine karar verildiği, ancak temyiz isteminin reddine ilişkin ek kararın sanık veya zorunlu müdafiine tebliğ edildiğine dair dosyada tebligat bilgisine rastlanmadığı görülmüştür.
    Ayrıca dosya kapsamından sanığın, Yargıtay 6. CD"nin bozma ilamından sonra devam edilen yargılamada kendisine tayin edilen zorunlu müdafii Av. Galip Özerol"dan haberdar edilmediği, sanıkla müdafiin aynı duruşmalarda da birlikte bulunmadığı anlaşılmıştır.
    Yukarıda bahsedilen Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararları uyarınca zorunlu müdafiin yüzüne karşı tefhim edilen asıl hükmün, sanığın bizzat kendisine de tebliğ edilmeden yapılan kesinleştirmesinin usule uygun olmadığı, ayrıca cezanın infazı sırasında karardan haberdar olan sanığın temyiz isteminin reddine dair kararın da sanık veya zorunlu müdafiine tebliğ edildiğine dair dosyada tebligat bilgisine rastlanmadığı anlaşılmıştır.
    Kanun yararına bozma konusu yapılan ek kararın dayanağı olan 15/02/2012 tarihli asıl kararın sanık ..."a usulüne uygun olarak tebliğ edilmemiş olması, yine asıl kararın sanık tarafından temyizi üzerine temyiz isteminin reddine dair ek kararın da tebliğ edildiğine dair bilgiye dosyada rastlanmamış olması nedeniyle, bu aşamada 12/11/2012 tarihli ek kararın kanun yararına bozma yoluyla incelenmesi olanaklı görülmemiştir.
    IV- Sonuç ve Karar:
    Yukarıda açıklanan nedenlerle;
    1-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının düzenlediği tebliğnamedeki düşünce, ek kararın dayanağı olan asıl hükmün henüz kesinleşmemiş olması nedeniyle yerinde görülmediğinden, CMK"nın 309. maddesi uyarınca KANUN YARARINA BOZMA İSTEĞİNİN REDDİNE,
    2- Dosyadaki 15/02/2012 tarihli asıl hükmün kanun yolu bildiriminin başvuru mercii, süresi ve yöntemi açısından şerhli davetiye ile sanığa bildirilip, yine temyiz isteminin reddine dair 04/03/2013 tarihli ek kararın tebligat eksikliğinin ikmali ile süresinde başvuruda bulunulması halinde temyiz incelemesi için Yargıtay’a gönderilmesini, aksi takdirde usulünce kesinleştirme işlemi yapılarak, bu aşamadan sonra kanun yararına bozma isteminde bulunulmasını teminen mahkemesine iadesine, 07.12.2015 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.



    Hemen Ara