Esas No: 2011/8931
Karar No: 2011/12567
Karar Tarihi: 8.12.2011
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/8931 Esas 2011/12567 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ANKARA 21. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/04/2011
NUMARASI : 2010/499-2011/81
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, paydaşı olduğu 565 parsel sayılı taşınmaza, bir kısmı kendisi gibi paydaş olan davalılar tarafından kendisinin ve diğer paydaşların bilgisi dışında yapılanmak suretiyle müdahale ettiklerini ileri sürerek, elatmanın önlenmesine, yıkıma ve ecrimisile karar verilmesini istemiştir.
Bir kısım davalılar, taşınmazda paydaş olduklarını, davacının kullanabileceği kısımlar bulunduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar, Dairece; kısa karar ile çelişkili gerekçeli karar oluşturulmuş olması nedeniyle bozulmuş, mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davalılar T., S., İ.H. ve C. hakkındaki elatmanın önlenmesi ve yıkım taleplerinin kabulüne, ecrimisil isteğinin ve diğer davalılar hakkındaki davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davalılar T., S., İ. H. ve C. tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, Tetkik Hakimi raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, davalılar T., S., İ. H. ve C. yönünden elatmanın önlenmesine ve yıkıma karar verilmiş, hüküm anılan davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan Delillerden, çekişme konusu 565 parsel sayılı taşınmazda yargılama sırasında ölen davacı S. ve davalılar T., S., İ. H.ve C.’in dava dışı çok sayıda kişi ile birlikte paydaş oldukları, davalıların çekişme konusu taşınmaza yapılanmak suretiyle müdahale ettiği iddiası ile elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil istekleriyle eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman isteyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere M.K.nun 706, B.K.nun 2l3, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Nevarki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " ahde vefa" kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pekçok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.
O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.
Yukarıdaki ilkeler doğrultusunda somut olay değerlendirildiğinde, taşınmazın tarla vasfı ile davacı, bir kısım davalılar ve dava dışı bir çok kişi arasında paylı mülkiyet üzere kayıtlı olduğu, tüm paydaşları kapsayan ve bağlayan fiili kullanma biçimi ve parselasyonun söz konusu olmadığı, zeminde davacı tarafın kullanabileceği yerlerin bulunduğu, yıkımı istenen muhtesatların yüzölçümleri ve taşınmaz içindeki konumları itibariyle taşınmazın genel yüzölçümüne göre hakim vasfını etkileyici nitelikte olmadığı sonucuna varılmaktadır.
Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, aksine düşüncelerle yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.
Davalılar T., S., İ.H. ve C.’in temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollamasıyla ) HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 8.12.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.