Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/10755 Esas 2011/12529 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/10755
Karar No: 2011/12529
Karar Tarihi: 08.12.2011

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/10755 Esas 2011/12529 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Trabzon 3. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından verilen bir tapu iptali ve kayıt terkini ile yıkım davası kararı temyiz edilmiştir. Mahkemece kurulan hükmün temyizi sonucu 5841 Sayılı Yasa hükümleri uyarınca davanın reddi kararı verilmiştir. Ancak, Anayasa Mahkemesi'nin 12.05.2011 tarih 2009/31 E. 2011/77 K. sayılı kararı ile iptal edilen 5841 Sayılı Yasa hükümleri bozma kararından önce yürürlükte olduğu için bu karar doğru olmakla birlikte, bozma kararından sonra doğruluğu tartışmalıdır. Davalıların talebi üzerine yapılan inceleme sonucu karar düzeltme istemi kabul edilmiş ve yerel mahkemenin kararı, HUMK’nun 428. maddesi gereğince bozulmuştur. Davada, uyuşmazlığın kıyı kenar çizgisinin saptanmasından kaynaklandığı açıklandıktan sonra, 3621 Sayılı Kıyı Kanunu'nun \"kıyı kenar çizgisini\" belirleme yöntemine ilişkin 5. ve 9. maddeleri Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararı kapsamı dışında bırakılmış ve anılan kanun maddesinin uygulanmasına yönelik 28.11.1997 tarih ve 5/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı gereği, kıyı kenar çizgisinin adli yargı tarafından saptanması gerektiği belirtilmiştir. Kararda belirtilen kanunlar şunlardır:
- 5841 Sayılı Yasa
- Anayasa Mahkemesi'nin 12.05.2011 tarih 2009/31 E. 2011/77 K. sayılı kararı
- HMK'nın geçici 3. maddesi
- HUMK'nun 440. maddesi
- 3621 Sayılı Kıyı Kanunu
1. Hukuk Dairesi         2011/10755 E.  ,  2011/12529 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : TRABZON 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 25/03/2010
    NUMARASI : 2008/17-2010/79

    Taraflar arasındaki davadan dolayı Trabzon 3. Asliye Hukuk Hakimliğinden verilen 25.03.2010 gün ve 2008/17 esas 2010/79 karar sayılı hükmün bozulmasına ilişkin olan 02.03.2011 gün ve 1294-2268 sayılı kararın düzeltilmesi süresinde davalılar vekili tarafından istenilmiş olmakla, dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü:
    Dava; tapu iptali ve kayıt terkini ile yıkım isteğine ilişkindir. Yerel mahkemece kurulan hükmün temyizi üzerine; 14.03.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasa hükümleri uyarınca hak düşürücü süreden dolayı davanın reddinde bir isabetsizlik olmadığı, ancak, çekişme konusu 1512 ada 6 parsel sayılı taşınmazın ‘ihdasen’ ve ‘yeniden’ suretiyle oluşan parseller kapsamında kalan kısmının kıyı kenar çizgisi içinde yer alıp almadığının saptanması gereğine değinilerek kararın bozulduğu görülmektedir.
    Gerçekten de; işin esası bakımından 5841 sayılı Yasanın yürürlüğü döneminde davanın hak düşürücü süreden reddedilmiş olması doğrudur. Ancak anılan yasa Anayasa Mahkemesinin 12.05.2011 tarih 2009/31 E. 2011/77 K. sayılı kararı ile iptal edilmiş ve karar 23.07.2011 tarihinde resmi gazetede yayımlanarak iptal hükmü yürürlüğe girmiştir.
    Öyle ise, kesin hüküm halini almamış ve kazanılmış hakkın istisnasını teşkil eden bu durum karşısında 5841 Sayılı Yasa hükümleri uyarınca davanın reddine ilişkin olarak kurulan hükmün, verildiği tarih itibarıyla doğru olduğu düşünülse ve ayrıca Anayasanın 153. maddesine göre iptal kararı geriye yürümezse de 10.3.1969 gün ve 1/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçe bölümünde belirtildiği üzere iptal, kesin şekilde çözüme bağlanmış uyuşmazlıkları etkilemez ve henüz anlaşmazlık hali devam ediyorsa iptalin kapsamına girer. Öyleyse, davanın hak düşürücü süreden reddine ilişkin kurulan kararın Anayasa Mahkemesi’nin anılan iptal kararından sonra doğru olduğu söylenemez.
    Öte yandan; davacı Hazinenin davalılar adına kayıtlı olan 1512 ada 6 parsel sayılı taşınmazın kıyı kenar çizgisi içinde kaldığından bahisle eldeki davayı açtığı, davada ileri sürülen iddianın ve savunmanın içeriğine göre; yanlar arasındaki uyuşmazlığın, "kıyı kenar çizgisinin" saptanmasından kaynaklandığı açıktır.
    Bilindiği üzere; son kez yürürlüğe giren 362l Sayılı Kıyı Kanunu"nun "kıyı kenar çizgisini" belirleme yöntemine ilişkin 5. ve 9. maddeleri Anayasa Mahkemesinin iptal kararı kapsamı dışında bırakılmış; anılan kanun maddesinin uygulanmasına yorum getiren ve görülmekle olan davalarda dikkate alınması zorunlu bulunan 28.ll.l997 gün ve 5/3 sayılı
    Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında "kural olarak, mülkiyet hukuku yönünden kıyı kenar çizgisi belirlenmesi görevinin adli yargıya ait olduğuna; ancak 362l sayılı Kıyı Kanunu"nun 9. maddesi uyarınca idare tarafından kıyı kenar çizgisi belirlenmiş ve yazılı bildirime rağmen yasal süresinde idari yargıya başvurulmaması nedeniyle yargı yolunun kapanmış olması veya idare tarafından verilip kesinleşmiş karar bulunması durumlarında bunlara uygun şekilde kıyı kenar çizgisinin adli yargı tarafından saptanması gerektiğine" işaret edilmiştir.
    Hal böyle olunca; öncelikle idare tarafından 362l sayılı Kanunun 9. maddesi hükmüne göre "kıyı kenar çizgisi" haritasının düzenlenip düzenlenmediği araştırılmalı, ondan sonra, üç jeolog veya Jeoloji mühendisi veya Yüksek mühendisinden oluşturulacak uzman bilirkişi kurulu ve Tapu Fen Memuru aracılığıyla yerinde keşif yapılmalı; harita düzenlendiğinin ve yukarıda değinilen İçtihadı Birleştirme Kararı"nda belirtildiği şekilde işlem gördüğünün, böylece davanın taraflarını bağlayan bir içerik kazandığının anlaşılması durumunda "kıyı kenar çizgisi" idarenin düzenlendiği harita ya değer verilerek saptanmalıdır. Harita düzenlenmediğinin yada düzenlenip de 28.11.1997 gün ve 5/3 Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında yazılı olduğu gibi bizzat bildirim yapılmadığının veya ilanen bildirime karşın, idari yargıya başvurulmadığının ortaya çıkması halinde ise, kıyı kenar çizgisi, bilimsel verilerden ve düzenlenmiş olmakla birlikte bağlayıcılık niteliğini kazanamamış haritadan delil olarak yararlanılarak belli edilmeli belirlenen çizgi Tapu Fen memuru sıfatını taşıyan uzman bilirkişinin krokisine infazda kuşkuya yer bırakmayacak biçimde yansıtılmalı ve sonucuna göre bir hüküm kurulmalıdır.
    Somut olaya gelince; dava konusu 1512 ada 6 parsel sayılı taşınmazın kıyı kenar çizgisi kapsamında kalıp kalmadığı yönünden mahkemece bir araştırma ve uygulama yapılmış değildir.
    Hal böyle olunca, davadaki istek yönünden yukarıdaki ilkeleri kapsar biçimde hükme yeterli bir araştırma yapılması, infaza elverişli biçimde uzman bilirkişilerden rapor ve kroki alınarak, taşınmazın ‘ihdasen’ ve ‘yeniden’ oluşan kısımlarının da kıyı kenar çizgisi içerisinde yer alıp almadığının saptanması ve ondan sonra sonucuna göre bir karar verilmesi, davanın kısmen veya tamamen kabulü halinde de, 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasa hükümleri de gözetilerek bir hüküm tesisi için karar bozulmalıdır.
    Değinilen bu husus karar düzeltme istemi üzerine bu kez yapılan inceleme ile anlaşıldığından davalının karar düzeltme isteğinin 12.01.2011 tarihinde kabul edilen ve 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK"nın geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 Sayılı HUMK’nun 440. maddesi gereğince kabulüne, Dairenin 02.03.2011 tarih, 1294-2268 esas-karar sayılı bozma kararının ortadan kaldırılmasına, yerel mahkemenin 25.03.2010 tarih, 17-79 esas-karar sayılı kararın açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesine yollamasıyla) HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 08.12.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

     

    Hemen Ara