Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/6328 Esas 2011/12527 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/6328
Karar No: 2011/12527
Karar Tarihi: 08.12.2011

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/6328 Esas 2011/12527 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Mahkeme tarafından birleştirilerek görülen dava, davacıların kayden paydaşı oldukları taşınmazda yer alan dükkan ve dairelerin ruhsatsız ve kaçak olarak inşa edilmesi nedeniyle elatmanın önlenmesi ve yıkım isteği ile birleşen davalar ile ecrimisil talebini kapsamaktadır. Davalılar ise tamamladıkları inşaatı satın aldıklarını ve yapının imara aykırı olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, çekişmeye konu yapı 3194 sayılı yasa hükümlerine göre kaçak nitelikte olduğu gerekçesiyle yıkım isteğinin kabulüne, ecrimisil isteklerinin reddine karar verilmiştir. Ancak, paylı mülkiyet durumunda olan taşınmazın tapu kaydı ve taksimi konusunda uygun araştırmaların yapılmadığı gerekçesiyle karar bozulmuştur. Paydaşların harici bir taksim sözleşmesi veya fiili bir kullanım biçimi oluşup oluşmadığının araştırılması gerektiği belirtilmiştir. Kararda geçen kanun maddeleri arasında Türk Medeni Kanunu'nun 684, 688 ve devamı maddeleri, 706. madde, Borçlar Kanunu'nun 213. maddesi ve Tapu Kanunu'nun 26. maddesi yer almaktadır.
1. Hukuk Dairesi         2011/6328 E.  ,  2011/12527 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : İSTANBUL 10. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 06/04/2010
    NUMARASI : 2008/495-2010/166

    Taraflar arasında birleştirilerek görülen davada;
    Davacılar, kayden paydaşı oldukları 5 parsel sayılı taşınmaza davalıların tasarruflarında olan dükkan ve dairelerin komşu parselden taşkın olarak inşa edilmek suretiyle tecavüzlü olduğunu, söz konusu yapının kaçak ve ruhsatsız bulunduğunu ileri sürerek elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğinde bulunmuşlar, birleşen davalar ile, davacı G. Y., davalıların haksız kullandıkları daireler nedeniyle ecrimisil talep etmiştir.
    Davalılar, dava konusu taşınmazdaki binanın 4, 5 ve 6 parsel sayılı taşınmazların fiilen tevhidi suretiyle inşa edildiğini, kat karşılığı inşaat sözleşmeleri uyarınca inşasına başlanan ve dava dışı yüklenicinin yarım bıraktığı inşaatı yükleniciden devralan davacı G.’ün tamamlayarak mevcut haline getirdiğini, sahip oldukları daireleri gayrimenkul satış vaadi sözleşmeleri ile tapudan da pay satın almak suretiyle edindiklerini, fiili sorunun ileride çözüleceği inancıyla, iyi niyetle hareket ettiklerini belirtip davanın reddini savunmuşlardır.
    Davanın ve birleşen davaların kısmen kabulüne ilişkin karar, dairece; “ dosya içeriğinden, toplanan delillerden, eksiğin tamamlanması yoluyla getirtilen kayıt ve belgelerden, davacıların 5 parsel sayılı taşınmazda paydaş oldukları, davalı E."un 5 ve 4 parsel sayılı taşınmazda paydaş olduğu, diğer davalıların ise 4 parsel sayılı taşınmazda paydaş olup, 4-5 ve 6 parsel sayılı taşınmazlar üzerinde bodrum, zemin, 7 normal kat ve çekme katlı 2 ayrı girişi olan bina bulunduğu, anılan taşınmazların fiilen tevhit edilerek bina yapıldığı, resmi tevhit işleminin yapılmadığı gibi kat irtifakı yada kat mülkiyetinin kurulmadığı, ayrıca yapının imara aykırı olduğu anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere; Türk Medeni Kanununun 684. maddesi gereğince taşkın inşaatın ana yapının zemininin mülkiyetine tabi olduğu halde haksız yapının üzerinde bulunduğu taşınmazın bütünleyici parçası olduğu ve zeminin mülkiyetine tabi olduğu tartışmasızdır. Davada, yıkım isteği de olduğuna göre, davada yer almayan diğer paydaşların, binanın üzerinde bulunduğu 4-5 ve 6 parsel maliklerinin tamamının davada yer almasında zorunluluk olduğu açıktır. Ne var ki; çekişmeli yapının bulunduğu 4 ve 5 parsel maliklerinin tamamı davada taraf olmadığı gibi, yıkım isteği bulunan binanın 6 parsel maliklerini de etkileyeceği, onlarında davada taraf olmadıkları görülmektedir. Hal böyle olunca davadaki istek gözetilerek dava konusu binanın bulunduğu 4-5 ve 6 parsel paydaşlarının davada yer almalarının sağlanması, taraf teşkilinin tamamlanması ve ondan sonra işin esası yönünden bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir” gerekçesiyle bozulması üzerine bozma ilamına uyularak mahkemece, davanın kısmen kabulüne, birleşen davaların reddine karar verilmiştir.
    Karar, davacılar, bir kısım davalılar ve bir kısım dahili davalılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, tetkik hakimi raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü.
    Dava ve birleşen davalar, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.
    Mahkemece, hükmüne uyulan bozma ilamı doğrultusunda usuli işlemlerin ikmalini takiben çekişmeye konu yapının 3194 sayılı yasa hükümlerine göre kaçak nitelikte olduğu, korunması gerekli bulunmadığı gerekçesiyle yıkım isteğinin kabulüne, ecrimisil isteklerinin reddine karar verilmiştir.
    Hemen belirtilmelidir ki, çekişme konusu 4, 5 ve 6 parsel sayılı taşınmazlar paylı mülkiyet üzere olup, taraflar arasındaki çekişmenin Türk Medeni Yasasının 688. ve devamı maddelerinde öngörülen yasal düzenlemeler gözetilmek suretiyle çözüme kavuşturulacağı çekişmesizdir.
    Bilindiği üzere; Paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamıyan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman istiyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
    Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere M.K.nun 706, B.K.nun 2l3, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Nevarki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " ahde vefa" kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyiniyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pekçok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.
    O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.
    Somut olaya gelince; mahkemece dava konusu yapının imara aykırı olduğu ve yıkımı gerektiği gerekçesiyle yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuşsa da, yapının imara aykırı bulunması gerçekten de, 3194 sayılı yasanın 32. ve 42. maddeleri uyarınca idari yaptırıma tabi olup, anılan bu husus da idareyi ilgilendireceğinden eldeki davada gözetilmesine olanak yoktur.
    Buna göre, mahkemece kurulan hükmün yasal olduğu söylenemez.
    Hal böyle olunca; yukarıdaki ilke ve olgular doğrultusunda gerekli araştırma ve incelemenin yapılması, taraf delilerinin eksiksiz toplanması, hasıl olacak sonuca göre tüm davalar bakımından bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.
    Tarafların, bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun geçici 3. maddesi aracılığıyla) 1086 sayılı (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesine göre) HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 08.12.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

     

    Hemen Ara