Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, davalıların murisine ait 3 parsel sayılı taşınmazı cebri icra yolu ile satın aldığını ve tapuda adına kaydedildiğini, buna rağmen davalıların haksız yere taşınmazda oturmaya devam ettiklerini ileri sürerek, elatmanın önlenmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, çekişme konusu evin cebri icra satışına dahil olmayıp miras bırakanlarına ait olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, kayden davacıya ait taşınmaza davalıların haklı ve geçerli bir neden olmadan elattıkları gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, taraf vekilleri tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi isteğini ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 3 parsel sayılı taşınmazın davacı adına kayıtlı olduğu, taşınmaz üzerinde yeralan evi davalıların haksız yere işgal ederek oturduklarını ileri sürerek davacının eldeki davayı açtığı, dosya arasına alınan evraklardan, davalıların miras bırakanı A. K."ın çekişme konusu parselin geldisi olan 51 ada, 13 parselin paydaşı iken, borcundan dolayı yapılan icra takibi neticesinde hissesinin üzerine haciz konulduğu, davalıların murisinin İcra İflas Kanunu"nun 82/12. maddesi gereğince Bünyan İcra Tetkik Mercii Hakimliğine " haczedilmezlik " iddiasıyla dava açtığı, yargılama sonunda 06.09.1989 tarih, 1989/3 Esas, 1989/9 sayılı Karar ile talebin kabul edilerek 13 parselde bulunan ve haritasında (D) harfi ile gösterilen A. K."a ait ev üzerindeki haczin kaldırılmasına hükmedildiği, kararın temyiz edilmeksizin 17.09.1989 tarihinde kesinleştiği, anılan karar sebebi ile ev hariç olmak üzere A."in payının Bünyan İcra Müdürlüğü"nün 1989/28 Talimat sayılı dosyasından cebri icra yolu ile satışa çıkartıldığı ve alacaklılardan biri olan davacıya ihale edilerek tescil edildiği belirlenerek, mahkemece; 3 parsel sayılı taşınmaza, harita plan örneğinde D parfi ile gösterilen ev hariç olmak üzere taşınmazın diğer bölümlerine davalıların elatmalarının önlenmesine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın (mütemmim cüz"ün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı üzerinde bulunduğu arzın mülkiyetine bağlıdır. Bu husus Türk Medeni Kanunun 684. maddesinde açıkça vurgulanmıştır.
Kadastro sırasında tutanağa muhdesatla ilgili olarak 3402 Sayılı Yasanın 19. maddesine uygun olarak konulan şerh, sahibine kişisel hak sağladığı gibi, bina yönünden haczedilmezlik kararı verilmiş olması, bedelden kaynaklanan kişisel hakla ilgilidir. Yoksa gerek 743 Sayılı, gerekse 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunun mülkiyet ile ilgili hükümleri gözetildiğinde, hukuk sistemimizde çifte mülkiyete yer verilmemiş olup, taşınmaz üzerindeki her türlü muhdesat ve yapılar arzın mülkiyetine tabidir. Bu durumda davacının çekişmeli taşınmazın maliki olduğu açıktır.
Hal böyle olunca; mülkiyete ve kayda üstünlük tanınarak taşınmaz üzerinde bulunan evide kapsar şekilde davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davalı vekilinin temyiz itirazları yerinde değildir. Davacı vekilinin temyiz itirazları ise açıklanan nedenlerden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün 12.01.2011 tarihinde kabul edilen ve 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK"nın geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 08.12.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.