Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/13510 Esas 2011/12470 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/13510
Karar No: 2011/12470
Karar Tarihi: 08.12.2011

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/13510 Esas 2011/12470 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Davacı, tapudaki yolsuz tescil sebebiyle, H. oğlu R. adına kayıtlı olan payların son maliklerinin davalılar olduğunu ve yapılan temliklerin yok hükmünde olduğunu ileri sürerek tapu iptal ve H. oğlu R. adına tescile karar verilmesini istemiştir. Mahkeme davanın kabulüne karar vermiştir. Ancak, Temyiz Mahkemesi, davacının H. oğlu R. mirasçılarına ihbar edilmesi, dava açmaları halinde eldeki dava ile birleştirilmesi ve yürütülmesi gerektiğini belirterek kararı bozmuştur. Kararda, Tapu Sicil Müdürlüğü (Hazine) dava açmasının mümkün olduğu, üzerinde kayıt yolsuz şekilde iptal edilen asıl maliklerinde doğrudan dava açmak suretiyle tapu kaydının düzeltilmesini istemelerine yasal bir engel olmadığı belirtilmiştir. Kanun maddeleri olarak Türk Medeni Kanunu'nun 1007. maddesi ve 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 428. maddesi gösterilmiştir.
1. Hukuk Dairesi         2011/13510 E.  ,  2011/12470 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : KAYSERİ 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 18/03/2010
    NUMARASI : 2006/648-2010/122

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacı, 3288 ada 29 parselin 140/1069 payı ile 67 parselin 504/12982 payının kadastroya istinaden H. oğlu R. adına kayıtlı olduğunu, bu şahsın mirasçısı gibi hareket eden F. V. veraset belgesi  alıp, mahkeme kararı ile soyadı tashihi de yaptırdıktan sonra sahte nüfus cüzdanları kullanan ve mirasçı gibi gözüken şahısların  anılan payları satış suretiyle dava dışı şahıslara temlik ettiklerini,  çekişme konusu payların son maliklerinin  davalılar olduğunu, yapılan temliklerin yok hükmünde olduğunu  ileri sürerek, yolsuz tescil sebebi ile tapu iptal ve H.oğlu R. adına tescile karar verilmesini  istemiştir.
    Davalı N.B., davanın reddini savunmuştur.
    Davalı A.S., savunma getirmemiştir.
    Mahkemece, iddiaların sabit olduğu ve davalıların iyiniyetli kabul edilemeyecekleri gerekçesi ile davanın  kabulüne karar verilmiştir.
    Karar, davalılar vekilleri tarafından süresinde   temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi  raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü.
    Dava, tapu iptali ve tescil  isteğine ilişkindir.
    Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacı vekili, çekişme konusu 29 parselin 140/1069 payı ile, 67 parselin 504/12982 payının kadastro tespitine istinaden maliki olan H. oğlu R.adına kayıtlı olduğunu, R. mirasçısı gibi hareket eden F.V."un mahkemeden veraset belgesi ile soyadı tashihi hususunda karar aldığını ve  sicil kaydında H.oğlu R. ismini, R.K.olarak düzelttirerek sahte nüfus cüzdanları  ve sahte vekaletnameler ile mirasçı gibi gözüken kişilerin  anılan hisseleri dava dışı şahıslara satış suretiyle devrettiklerini, son maliklerinin de davalılar olduğunu, bu hususun Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü müfettişi tarafından yapılan inceleme sonucu ortaya çıktığını; yapılan temliklerin yok hükmünde ve yolsuz  olduğunu ileri sürerek tapu iptal ve H. oğlu R. adına tescil istekli   eldeki davayı açtığı, dosya arasına alınan kayıtlardan;  çekişme konusu payların 01.03.2005 tarihinde mirasçılarına intikallerinin yapılarak aynı tarihte dava dışı M. G."e, M."ın da 29 parseldeki payı 30.12.2005 tarihinde dava dışı İ. C."e, İ."in 18.01.2006 tarihinde davalı N. B."a, 67 parseldeki payı ise yine M.ın   05.05.2005 tarihinde dava dışı Ş.."a, Ş.in de 09.05.2005 tarihinde davalı A.S."a  satış suretiyle devrettikleri;  davaya konu
    yapılan temliklerinde içinde bulunduğu işlemlerle ilgili olarak Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi"nin 2006/265 Esas, 2008/317 karar sayılı dosyasından, M.G."in de aralarında olduğu şahıslar hakkında resmi belgede sahtecilik suçlarından mahkumiyet kararları verildiği, kararın dereceattan geçerek 1210.2009 tarihinde kesinleştiği,  paydaş R. K."nun 01.07.1922 tarihinde ölmüş olduğu, geride mirasçı olarak çocukları A. U., F. V., H. K., gelini R.Ö. ile torunları M. K. ile A.Ş."in kalmış oldukları anlaşılmaktadır.
    Her nekadar, tapu iptal ve tescil isteme hakkı kayıt maliki veya onun mirasçılarına ait ise de, Hazinenin Türk Medeni Kanununun 1007. maddesi gereğince tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan sorumlu olduğu, eldeki davayı açmakta hukuki yararının bulunduğu da kuşkusuzdur.
    Bilindiği  üzere, Tapu  Sicil Tüzüğünün 85. maddesinde  belgelere   aykırı  tescil  ve  yazımın  düzeltilebilmesi  için  ilgililerin  yazılı  olurlarının  alınması  gerektiğine   değinildikten  sonra  belgeye   aykırı yazımın  veya  tescilin düzeltilmesine  ilgililerden  birisinin  yazılı  olurunun bulunmaması  halinde  Tapu  Sicil Müdürünün Defterdarlık veya Mal Müdürlüğünden düzeltmek için  dava  açılmasını   isteyebileceği, Hazine  avukatı bulunmayan  yerlerde  bu  düzeltmeler  için  re"sen  dava  açılabileceği; 86. maddesinde de  yapılacak  düzeltmeler hatalı  yazımdan  sonra  hak   sahibi olmuş  kişilerin hakkını etkileyecek  nitelikte  ise  bu  hak  sahiplerinin de  yazılı  olurlarının aranacağı hükme  bağlanmıştır. Belgelere aykırılık nedeniyle oluşturulacak sicil dışında örneğin sahtecilik gibi yolsuz nitelik taşıyan sicillerden dolayı Hazinece  Türk Medeni  Kanununun  1007. maddesinde   öngörülen  sorumluluk  nedeniyle  açılan  iptal davalarında  Hazine yönünden  aktif  dava  ehliyetinin  bulunduğu Yargıtay"ın  istikrar  kazanmış  içtihatlarıyla  kabul  edilmiştir.
    Böyle bir durumda; Hazinenin (Tapu Sicil Müdürlüğünün) dava açması mümkün olduğu gibi üzerindeki kayıt yolsuz şekilde iptal edilen asıl maliklerinde doğrudan dava açmak suretiyle tapu kaydının düzeltilmesini istemelerine  de yasal bir engel yoktur. Somut olayda, Tapu Sicil Müdürlüğü (Hazine) dava açmış, üzerlerindeki sicil kaydı yolsuz olarak silinen asıl maliklere davada yer  verilmemiştir. Muhtemeldir ki, üzerinlerindeki sicil kaydının silinmesinden  bihaberdirler.
    O halde, davanın H.oğlu R. mirasçılarına  ihbar edilmesi, dava açmaları halinde eldeki dava ile birleştirilmesi ve yürütülmesi zorunludur. 
    Hal böyle olunca; yukarıda açıklanan hususların yerine getirilmesi, varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
    Davalıların, temyiz itirazları açıklanan nedenlerden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün 12.01.2011 tarihinde kabul edilen ve 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK"nın geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 Sayılı HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 08.12.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

     

     

    Hemen Ara