Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, kayden paydaş olduğu 35 parsel sayılı taşınmaz üzerinde yeralan evinde davalının herhangi bir hakkı olmadığı halde 10 yıldır oturduğunu, Konya 4. Noterliğinin 06.01.2009 tarihli ihtarnamesi ile taşınmazı boşaltmasını istediği halde sonuç alamadığını ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve ecrimisile karar verilmesini istemiştir.
Davalı, çekişme konusu yeri kayınbabası olan davalıdan haricen satın aldıklarını, eşi ile aralarında boşanma davası mevcut olduğu için kötüniyetli olarak dava açıldığını belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, çekişme konusu taşınmazın paylı olup, davacının tek başına tasarruf etme hakkının bulunmadığı ve yeri davalıya haricen sattığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Ne varki; dava dilekçesinde sadece ecrimisil isteği yönünden değer bildirildiği, elatmanın önlenmesi isteği yönünden bir değer bildirilmediği, yargılama sırasında da bu yönden harç ikmali yapılmadığı anlaşılmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki; iddianın içeriği ve ileri sürülüş biçiminden davanın taşınmaz malın aynına ilişkin olduğu ve konusunu oluşturan hakkın para ile değerlendirilmesinin mümkün bulunduğu açıktır. Bu tür bir davada, 492 Sayılı Harçlar Kanununun 16. maddesi uyarınca dava değerinin elatılan yerin değeri ile talep edilen ecrimisil veya tazminatın toplamından, elatmanın önlenmesi isteğinin yanında yıkım isteği de varsa dava değeri elatılan yerin değeri ile yıkımı istenilen yapı değerinin toplamından (4.3.1953 tarih 10/2 Sayılı İ.B.K.) ibaret olacağı ve belirlenen bu değer üzerinden Harçlar Kanununun 26., 27., 28., 30. ve 32. maddelerinin öngördüğü şekilde işlemlerin yerine getirileceği ve gerekli olan harcın alınacağı tartışmasızdır.
Öte yandan, Harçlar Kanunu harç alınmasını veya tamamlanmasını yanların isteklerine bırakmamış; değinilen yönün mahkemece kendiliğinden (re"sen) gözetilmesini hükme bağlamıştır. 492 Sayılı Kanunun 32.maddesinde ise yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılamayacağı vurgulanmış 30.madde hükmünde de " ... muhakeme sırasında tespit olunan değerin dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılırsa yalnız o celse için muhakemeye devam olunur; takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunmaz. HUMK."nun 409.maddesinde (6100 sayılı Yasanın 150. maddesi) gösterilen süre içinde dosyanın muameleye konulması noksan olan harcın ödenmesine bağlıdır." düzenlemesine yer verilmiştir.
Hal böyle olunca; öncelikle davada ileri sürülen isteklerden el atmanın önlenmesi isteği ile ilgili olarak el atılan yerin keşfen saptanan değeri üzerinden peşin harcın alınması, bu gereklilik yerine getirildiği takdirde davaya devam edilmesi gerekirken, anılan husus gözardı edilerek işin esası bakımından hüküm kurulması yerinde değildir.
Kabule göre de; elatmanın önlenmesi ve ecrimisil davaları ayrı ayrı açılarak birleştirilmiş bağımsız davalar olmadığı ve davalı yararına tek bir vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, iki ayrı dava gibi değerlendirme yapılarak reddedilen isteklerin her biri bakımından ayrı ayrı vekalet ücreti takdir edilmiş olması da isabetsizdir.
Davacının, temyiz itirazları açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü, 6100 sayılı HMK."nın geçici 3.maddesi uyarınca 1086 sayılı HUMK."nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer hususların incelenmesine şimdilik yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 08.12.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.