Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, kayden davalılar adına olan 8 parsel sayılı taşınmazın bir bölümünün kıyı kenar çizgisine göre Sera Gölü"nün kıyısında kaldığını ileri sürerek, tapu iptal ve terkin isteğinde bulunmuştur.
Bir kısım davalılar, gölün doğal göl olmadığını, çap kayıtlarının kadastro ile oluştuğunu, bedel ödenmesi gerektiğini ileri sürüp davanın reddini savunmuşlardır.Bir kısım davalılar ise beyanda bulunmamışlardır.
Davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen kararın temyizi üzerine Dairece, 5841 sayılı yasa ile yapılan düzenleme ile 3402 sayılı yasanın 12/3 maddesi uyarınca hak düşürücü süreden davanın reddi ile tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderleri ve vekalet ücretine hükmedilmesi gereğine değinilerek bozulmuş olup, mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda, davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı Hazine vekilince süresinde temyiz edilmiş olmakla Tetkik Hakimi raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, tapu iptal ve taşınmazın sicil kaydının kütükten terkini isteğine ilişkin olup, önceden yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen kararın temyizi üzerine 14.03.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 sayılı Yasa hükümleri uyarınca hak düşürücü süreden dolayı davanın reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmuş, bozma ilamına uyulduktan sonra davanın hak düşürücü süreden reddine karar verilmiştir.
Gerçekten de işin esası bakımından 5841 Sayılı Yasanın yürürlüğü döneminde davanın hak düşürücü süreden reddedilmiş olması doğrudur. Ancak anılan yasa Anayasa Mahkemesinin 12.05.2011 tarih 2009/31 E. 2011/77 K. sayılı kararı ile iptal edilmiş ve iptal hükmü 23.7.2011 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Öyle ise, kesin hüküm halini almamış ve kazanılmış hakkın istisnasını teşkil eden bu durum karşısında 5841 Sayılı Yasa hükümleri uyarınca davanın reddine ilişkin olarak kurulan hükmün, verildiği tarih itibarıyla doğru olduğu düşünülse de, meydana gelen Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra meydana gelen değişiklik karşısında doğru olduğu söylenemez.
Buna göre, işin esasının 28.11.1997 tarih 5/3 sayılı İçtihadı birleştirme Kararına göre belirlenen ve belirlenecek olan kıyı kenar çizgisine göre çözüme kavuşturulacağı açıktır.
Bunun yanında, davanın tamamen veya kısmen kabulü halinde de 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasa hükümlerinin gözetileceği de izahtan varestedir.
Davacı Hazinenin, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerle 6100 sayılı yasanın geçici 3. maddesi delaleti ile 1086 sayılı HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 07.12.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.